Soru: Neden doğum hikayemi anlatıyorum?
Cevap: Çocuk sahibi olmayı bekleyen ya da düşünen anne adaylarına belki yol gösterir, fikir verir, doğumlar nasıl gelişiyor bilmek isterler diye düşünüyorum. Çünkü ben hamileyken blog sahibi arkadaşların doğum hikayelerini okumamın bana çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Benim okuduklarım Sevgili
Açalya,
Esra,
Ayça ve yakında çocuk sahibi olan
Asya idi. Bilgilerini, tecrübelerini blogları aracılığıyla paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum. Sadece doğum hikayelerini değil, çocuk sahibi olmakla ilgili diğer tecrübelerini de paylaştılar. Şimdi sıra bende, sonunda ben de doğum hikayemi anlatabiliyorum.
Nereden başlasam... En iyisi en başından başlamak, bir gün öncesinden...
Bir gün öncesi, geçirdiğimiz en hareketli günlerden biriydi. Önce babannemiz kendisi için doktora giderken ona eşlik ettik. Sıcak bir gündü. Ardından Bilgi Üniversitesinin Santral İstanbul kampüsüne gidip dinlendik, kitap okuduk, sonra kalkıp pazara gittik. Evet itiraf ediyorum, pazara zevkle gittim. Hatta dönüşte markete de gittim, aldıklarımızla da yürüyerek geldik eve. Pazar bize yakın sayılır ama gene de poşetlerle eve dönmek zordu. Neden yaptım, neden bu kadar gözü karayım bilmiyorum... Sancı hissetmek istiyordum, sancısız geçen hamilelik sonrasında sezeryan olmak istemiyordum. Herşeyimiz hazırdı, tek eksiğimiz sancı idi çünkü. Doktor demişti Can'ın eli kulağında diye ama yeter ki sancımız olsun...
O akşam kasılmalar hissettim ama yine sancı tarzında değildi, karnım sık aralıklarla kasılıyordu ama bu beni rahatsız etmiyordu, sanki bebek içten sıkıştırıyormuş gibi... O akşam güzel bir uyku çektim. Ertesi sabah erken kalkacaktık. Doktor bize 8:30'da NST için doğumhane kısmına gelin demişti. Neden saat 9'da poliklinikde değil de 8:30'da doğumhanede yaptırmamızı istemişti ki NST'yi... Doktorumuz planlarını yapmıştı anlaşılan ama bizi telaşlandırmamak için söylememişti. Biz de rutin bir kontrole gider gibi gitmiştik doktora. Normalde sabahları uyanma zorluğu çekerken, o sabah 7:45 de çok dinç uyandım, kalkıp duş aldım, sanki doğuma gideceğimi hissetmişim gibi. Ardından da yazıyı yazdım blog için. Bir diğer hissettiğim şey ise sabah uyandığımda neredeyse 5 dakikada bire denk düşen hafif sancılardı... Yolda giderken eşime söyledim, acaba yakın mı vakit diye? Hastaneye yaklaştığımızda eşim heyecanlanıp arabanın dörtlülerini yaktı. Hastaneye 20-30 metre kaldı, ne yapıyorsun dedim, gülüştük.
Doğumhaneye girdik, daha önce gezip gördüğüm için, doğumhane içinde gayet rahattım. Öncesinde olacakları defalarca okuduğumdan acaba şimdi ne olacak endişelerim de yoktu. NST ye bağlandık, ardından doktorumuz geldi. Muayenemizi yaptı, rahim açıklığı 4 cm, silinme %80, seni biraz misafir edicez burda dedi. Yatışını yapalım diye de bilgi verdi. Anladım ki doğum vakti geldi. Acaba birazdan başlayacak telaş ne zaman bitecekti. Çünkü okuduklarıma göre bu iş gece ve gündüzleri kapsayacak genişlikte oluyordu. Doğumhaneye sadece NST çekilecek diye girmiştim, eşimle vedalaşma durumum bile olmamıştı, acaba eşime bilgi veriliyor mu diye düşündüm. Hastane çantamızı da yanımıza almadan gelmiştik ve daha bir çok şey ama bütün bunları düşünmek gereksizdi. Doğum kıyafetimizi giydirdiler, doğumhanede yoğun bir ilgi ve takip vardı, sürekli birşeyler yapılıyordu. Kolumuzdan damar yolunu açtılar, lavman yapıldı. Düşündüğümden çok daha az rahatsız edici ve pratikti lavman yapılması, neyse ki sabah aç karna ve birşey içmeden gelmiştik. Ardından suni sancı denilen Oksitosin serumunu taktılar. Bu serum canımı çok yakacaktı. Ortalıkta duran bir gazeteyi alıp sancı odasında kolumda serum beklemeye başladım, gazeteden daha bir kaç haber ancak okumuştum ki suni sancı etkisini göstermeye başladı, üstelik artan bir şekilde. Son haftalarda ya suyum gelirse diye yatakta koruyucu ped, arabada ise plastik bir koruyucu koyuyordum oturduğum yere... Bunlara hiç gerek yokmuş, serum takıldıktan sonra da kesemizin patlatılma işlemi yapıldı. Bu işlemin acı vermediğini bildiğimden gayet rahattım. Rahatlığım ebe hemşirelerin ve doktorumun diline destan oldu. Ama bu rahatlık da bir yere kadarmış. Suni sancının etkisi ile sancılar dayanılmaz hale kavuşunca rahatlık filan kalmıyor. Serum takılırken bir yandan okurum diye yanıma aldığım gazete, artık dişlerimin arasındaydı (!) Sancılar 2 dakikadan bile daha sık ve çok kuvvetli geliyordu. Ağrı kesici olduğunu söyledikleri bir iğne yaptılar. Yemek yemek yasak olduğu için enerjisiz kalmayalım diye bir serum daha taktılar. NST ye bağlı olduğum içinde yerimden kalkamıyordum. Bu esnada ben epidural anestezi istiyorum diye seslendim. Rahatlık var ya, bağıramıyorum, sadece sesleniyorum. Baş hemşire beni telkin etmeye çalışıyordu bak şimdi ağrı kesici yaptık, bunun etkisini görelim ondan sonra yaparız Epidurali dedi. Epidural şimdi yapılsa bile etkisinin başlaması 1 saat sürer, bu iğne ise etkisini yarım saat sonra gösterir dedi. Bu iğne aynı zamanda doğumu çabuklaştıracak dedi. Yapılan iğne ne idi bilmiyorum ama etkisini çabuk gösterdi. Ağrı kesici olarak değil, sancıları artırıp açılmayı bir anda 9 cm e çıkması yönünde idi. Ağrılar gelince nefesle kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum ama mümkün olmuyor. Ben ağrılara dayanamayınca lütfen tekrar kontrol edin, kaç cm açıklık diye sordum. İğne yapıldıktan yarım saat sonra ebe kontrol etti ve 9 cm olmuş, doğum masasına alıyoruz dedi, nasıl sevindiğimi anlatamam. Suni sancı serumunu alalı 2 saat olmuştu. Doğum masasına geçtik, doktoruma haber verildi. Ağrı gelince ıkınıp, sancı aralarında dinlenmem gerekiyor ama ağrılar o kadar yoğun ve sürekli ki hangi ara ıkınıp hangi ara duracağımı bilemedim bi ara. Söylenen ıkınma hissini de henüz duymuyordum. En önemlisi de doktorum gelmeden ıkınmak istemiyordum sanırım. Doktorum gelene kadar acemice ıkınmaya başladım. Doktorum odaya girdi ve hadi bakalım ıkınıyoruz dedi, doktorumu çok sevdiğimden, onu da üzmeyerek ıkınmaya başladım, epizyotomi(kesi ) için iğne ile uyuşturma yapıldı, ve kesi atıldı. Ikınmaya başladım ama çok daha iyi yapabileceğimi düşünürdüm. Doktor ve ebeler ise aksini söylüyorlar, iyi ıkınıyorsun diyorlar ama yapamadığımı hissediyorum nedense, ağrılar yeterince ıkınmama engel oluyordu. Bu arada sürekli soruyorum bebeğin başı görünüyor mu diye. Sonra gerçek ıkınma hissini duydum, 2 ya da 3 ıkınma sonrasında da Can çıktı zaten. O anın verdiği mutluluk ve rahatlığı anlatamam, çekilen sancılar bir anda unutuluyor. Sanırım 20-25 dakika sürmüştü bu ıkınma evresi. Bebeğin kordonu kesilirken karşımdaydı, herşeye bilinçli bir şekilde şahit oluyordum. Sonra bebek hemşiresi Can'ı aldı ve yanımda ki masada ilk bakımını yaptı, Can ağlıyordu, daha sonra ilk kontrolleri için hemşire götürmeden önce yanıma getirdi, o an Can gözlerini açmış bana bakıyordu ve ağlaması durdu. Can'ı mutlulukla karışık bir şaşkınlıkla öptüm ve hemşireyle çıkmalarını seyrettim arkalarından... Saate baktığımda 11:30 du. Doğum olur olmaz masadan hemen kalkmak istedim ama plasentanında çıkmasını ve kesilen bölgenin dikilmesini beklemek gerekiyordu. Çok sürmeden plasenta ayrıldı, hiçbir ağrısı yoktu, herşey doğumla birlikte bitiyor gerçekten. Hatta doğum masasına çıkmakla bile bitiyor denilebilir. Kesilen bölgenin dikişini yaparken bile çok hafif birşeyler hissettim ama sancılardan kurtulduğum ve Can'a kavuştuğum için bunların hepsine çok şükrettim ve büyük bir memnuniyetle karşıladım. Dikişlerden sonra bir 10 dakika daha masada bekledim, herhangi bir kanama ihtimaline karşı. Daha sonra bizi odaya çıkartacak bayan geldi. Ben yürüyerek gitmek istiyordum, ayağa kalktığımda kan kaybı yaşamanın halsizliğini hissettim. Halbu ki masadayken gayet iyi hissediyordum, karnım birden boşalmıştı, rahmin hala tam olarak küçülmediğini farkettim, elimi karnıma dokununca hala sert olan rahmi hissedebiliyordum. Ayağa kalkınca içimin bir tuhaf olduğunu hissettim, halsizdim. Kendimi tekerlekli sandalyeye yakıştıramadım ama halsizliğimi görünce kabul ettim. Doğumhane kapısında eşim bekliyordu, Pınar oğlumuz çok tatlı dedi, o an karışık duygularım vardı, ağlayacak gibiydim, kendimi tutuyordum. Asansöre bindik, asansörden indiğimizde babannemiz ve yengemiz bizi bekliyordu. Odamızın kapısını süslüyor, bizi bekliyorlardı. Tekerlekli sandalye ile odama doğru gidiyorduk. O an kendimi tutamadım, ağlamaya başladım. Neden ağladığımı bilmiyorum. Çekilenler sonrası bir kurtuluş hüznü müydü yoksa şükür gözyaşları mı bilemiyorum...
Anne olmak çok farklı bir duyguymuş, üzerinden günler geçtikçe daha iyi anlıyorum. Özünden vermek bir kere, gecenden gündüzünden, uykundan, hayatından... Kısacası herşeyi onun uğruna verebilmek, o yıkanırken titreyen çenesi ile titremek, o ağladıkça ağlamak, bunları yazarken bile gözlerimin dolmasıymış...