29 Mart 2007

Mutfaktayım, Mutfakta!!!!

Epeydir yaptıklarımı yayınlayamadım. Birikti birikti ve hepsini bir yazıda aktarmak istedim. Hamileliğin ilk 3 ayını geçirince çok şey farketti bende, tembellikten kurtuldum, mutfağa yeniden alışmaya başladım ve işte ortaya çıkanlar... Yemek yapmayı hala pek sevmiyorum, zaten bu her zaman ki halimdi. Fırınım ve ben daha çok anlaşıyoruz:)
Etaminde ki gibi bir kuzine sobaya sahip olmayı çok isterdim:) Hayal ediyorum sadece... Kuzine fırınım ve ben çok mutlu olurduk, yemek ve kek kokuları evin her köşesine yayılırdı, ve daha bir keyifli olurdu sanki kek pişirmek... Ve bir kedi olmalı, sobanın yanıbaşına kıvrılan, kestane de pişirmeliyim, patates de atmalıyım fırına, üstünde çayım da kaynamalı, yemeğim de pişmeli, babaannemin çöreklerinden de yapmalıyım. O kadar çok torunum yok ki çıkan çörek tepsisi anında boşalsın yerine yenisi dolsun. Bir tepsi boşalsa da yeter benim için...
Kalorifer petekli evlerimizde bu güzellikten mahrum yaşıyoruz. Elbet bu durumun da artıları çok fazla, evin her köşesi sıcak, sular sıcak akıyorken bilmiyoruz, soba yanan odadan çıkınca üşümeyi, ya da soğuk sularda bulaşık yıkamanın zorluğunu... Ama buna rağmen bir kuzine soba istiyorum, hem de çok. Çocukluk anılarını yeniden yaşamak için belki de... Bir tepsi çörek pişirip mutlu olmak için...

Bu hayali bir kenarda tutalım, esas konumuza gelelim, işte fırından yeni çıkmış elmalı pay, bu payı yaparken Sevgili Ferhan'dan etkilendim. Onun yaptığı gibi üstünü hamurla kapattım ve çizikler attım. Sonuç ise çok lezzetli, ağızda dağılan harika bir elmalı pay.

ELMALI PAY

    Malzemeler:

    Hamur için:

    • 2 yumurta
    • 1 su bardağı şeker
    • yarım paket erimiş margarin( 125 gr)
    • 1 paket vanilya
    • 1 paket kabartma tozu
    • Aldığı kadar un

    Elmalı Harç İçin:

    • 3 elma rendesi
    • 1 tatlı kaşığı tarçın
    • Yarım su bardağı şeker

    Yapılışı: Hamur malzemelerinden önce şeker ve yumurta çırpılır, erimiş margarin, vanilya katılır, hamur kabartma tozu ile birlikte aldığı kadar un katılarak yoğrulur. Hamur ikiye bölünür, bir kısmı tart kalıbının tabanına yayılır, diğer kısım ise merdane ile açılarak üstüne kapatılmak üzere ayrılır. Elma rendeleri tarçın ve şeker ile ocakta çok az pişirilir(suyunu çekene kadar). Tartın içine konur, ve kalan hamur üstüne kapatılır. 180 derecelik fırında üstü pişene kadar tutulur. Afiyet olsun.

    Bu tarif fikir olarak değil tamamen Ferhan'a ait, Benim yaptığım tek fark, böğürtlen yerine çilek sosu kullanmak oldu. Minik bir kavanoz çilek reçelini üstüne boca edip, hindistancevizi ile süsledim:) Çilek reçelinden dolayı biraz fazla şekerli oldu:) Siz Ferhan'ın sos tarifinden şaşmayın derim:)

    Bu börekler Mercimekli, eltimin yaptığı böreğin tarifini daha önce site de vermiştim. Bir ziyaretçi bu börekleri yapıp çok memnun kaldığını belirtince börekleri ben de denemeye karar verdim. 2 tepsi böreğim oldu. Hepsini tüketemediğimizden bir kısmını buzluğa kaldırdım. Acil durumlar için saklıyorum:) Yeşil mercimeği ağzına sürmeyen eşim bile bu böreklerden yedi. Çok şaşırdım. Eşim'in ağzına sürmediği yeşil mercimek, benim ona yaptığım ilk yemekti, pek aç değilim diyerek o vakit yememişti:) Hiçbirşey seçmeyip yiyen eşimin tek yemediği şeyi bulmuş ve iki çeşit yemeğini yapmıştım o vakit hiç unutmuyorum:) Yeşil mercimekli erişte yemeği ile mercimekli bulgur pilavı idi:)
    Mercimekli börek tarifi için burayı tıklayın:)
    Fotoğraflar için kusura bakmayın, esas makinemizde bir süre arıza olup, tamire gittiğinden bunları eski makine ile çekmek zorunda kaldım.

    Veee benim kurtarıcım, pek çabuk yapılan, pratik brownie

    Mikrodalga'da Brownie

    Tarifi Devletsah'a ait, en fazla 15 dakika da kekiniz hazır, 5 dakika keki çırpmak için, 10 dakika'da pişirme süresi... Tarifi'ne buradan ulaşabilirsiniz. Bu tarifin dışında 3 adet çok güzel brownie tarifi daha var Devletşah'ın, hepsi çok pratik, ilk fırsatta denenecekler arasında duruyor.

    Bugün özel bir gün, hepimizin Mevlid Kandili mübarek olsun, bu gece yaptığınız hayırlar ve dualar kabul olsun. Bir kandil geleneği olarak bu akşam tatlı (en çok da helva) yapıp komşulara dağıtmak istiyorum. Bu güzel geleneği yaşatalım...

    26 Mart 2007

    PINARCETAMİN:)

    Herşey Sanem'in bir blog açması ile başladı. Sayfasını her ziyaret edişimde artan bir hevesle etamin yapmak istedim. Eklediği yeni modellere bayıldım. Ama bir türlü başlayamıyordum bu işe, biri beni yerimden kaldırmalı, git ve gereken malzemelerini al demeliydi. Onu da Berceste dedi:) Sanem'in modellerini önce renkli çıktıdan aldım, düştüm Eminönü yollarına...
    Berceste'nin verdiği bilgilere göre 8 numara iplik ve orta genişlikte etamin alacaktım. Önce iplik telaşı başladı. İplikleri alıp, kumaş almaya yöneldim ama o da ne; orta genişlikte ki etamin ortadan silinmişti. Kimse satmıyordu artık, tek çeşit vardı, o da iri etamindi. Kumaşçıda oturuldu, iplikler çıkarıldı ve kumaş üzerinde nakış testi yapıldı, içim çok elvermese de mecbur deyip alındı. Eve dönüp heyecanla başlandı ama hayır birşeyler yanlıştı işte. Hemen Sanem'e mail yazıldı. Gelişmelerden haberdar edildi. Sanem daha görmeden kumaşın yanlış olduğunu anladı ve devam edilmemesi gerektiğini söyledi. İyi ki de yol yakınken dönüldü.
    Üstüne üstlük iplikler de yanlıştı. Alınan ipi 3e bölmek imkansızdı. Ama DMC ipleri bölünüyordu. İplikçi dükkanına kocaman yazı asmıştı. "İplik iade ve değişimi yapılmaz" :((
    Geri de götürülemezdi.
    Berceste yardıma koştu, kumaş için bulunabilecek bir site adresi verdi. Üstelik online satışta vardı. Ama bu kumaş neden bu kadar pahalı idi. Çünkü ithal geliyordu. Bir kumaş ve iplik ülkesi olan memleketimizde üretilmiyordu bu çeşitler ne yazık ki...

    Aradan çok geçmedi ki Sanem'den bir paket geldi. Yanlış duymadınız evet dünyanın öteki ucu Amerika'dan bir paket. İçinden gerekli kumaşlar, iplikler ve de harika bir kitap. Üstelik etaminin inceliklerini daha yakından görebilmem için de işlenmiş küçük bir parça ile minik bir mektup... Paketi alıp işten eve nasıl heyecanla geldiğimi biliyorum, ne kadar çok mutlu olduğumu ve bir solukta ilk modeli işlediğimi...
    Sanem bu işe başlarken yaptığım bütün yanlışlıkları düzeltecek, beni tekrar etamin yapmaya teşvik edecek ne varsa yaptı. Bıkıp usanmadan maillerime cevap yazdı. Gönderdiği paketle beni dünyanın en mutlu insanlarından biri yaptı.

    Kendimi öğrencisi kabul edip işlediğim bu ilk modeli ona ithaf ediyorum...
    Bu arada etamin işlemek göründüğü kadar kolay değilmiş hiç:) Kumaş delikleri daha küçük ve bol renk çeşidi olunca, iğneyle kuyu kazmaya benziyor desem çok yanlış olmaz:)

    Ben bu resimde ki kızları çok sevdim. Çok hamaratlar, her gün başka bir iş yapıyorlar. Mevsimler değişiyor, onlar kıpır kıpırlar... Kendi kızlarım olarak kabul ettim onları :) Aman da kızlarım bugün ne pişirmişler mutfakta... Biri börek hamuru açmış, diğeri de elmalı pay pişirmiş.

    Bakalım bir sonraki sefer ne iş yapacaklar...

    20 Mart 2007

    HINKAL

    Kurban olem et hınkalın adına
    Doymah olmaz lezzetine tadına
    Bir kez olup ataş vurun oduna
    Çoh çetindir beklemesi hınkalın
    Kurban olem hınkal yapan ellere
    Çoh çetindir beklemesi hınkalın...
    Üstüne şarkı yazılan bir yemeğin yapılışına tanıklık edip bir de üstüne afiyetle yiyebilen şanslılardan idik eşimle. Ahıskalı arkadaşım Nazife'nin İstanbul ziyareti sırasında bize yaptığı yöresel Hınkal yemeğinin tarifini verirken epey dikkatli de olmam gerekiyor. İnce ayrıntıları o kadar çok ki...
    Bir Gürcü yemeği olan Hınkal için maharetli ve çabuk eller gerekiyor. Nazife bunu tek başına 2 saatte yaptı, o aşçı ben de yamağı oldum:) 2 saatlik uğraşın sonunda 6 kişilik Hınkal çıktı. 3 kişiliğini biz yedik, kalanını da ertesi gün haşlamak üzere kaldırdık. Bana kalsa daha fazla yiyecektim ama neyse ki beni durdurdular. İnsan doyduğunu belli bir süre geçtikten sonra anlayabiliyor ancak:)
    Hınkalı yedikten sonra yeşil çay içilmesi gerekiyormuş, bizde öyle yaptık, esaslı yeşil çayımızdan demleyip içtik. Demleme dediğim de sıcak su dolu bardakların içine yeşil çay yapraklarından birer tane atıp 1 dk beklemekten ibaret, zaten yapraklar biraz fazla duracak olsa çok acı bir hal alıyor ve içilmesi zorlaşıyor. Bu çayı da Çinli arkadaşım getirmişti. Yazarken farkettim benim doğudan ne çok arkadaşım varmış diye. Üstelik üniversite hayatımın en samimi arkadaşlarıydı. Sanırım içlerinde ki güzelliği ve yabancı oluşun verdiği çekingenliklerini farkedip, özellikle onlara yönelmemdi bu kurulan arkadaşlıkların sebebi... En başta Nazife, Yu, Nur Murat ve Bedelbay, bu yazıyı okuyorlarsa onları ne çok sevdiğimi ve benim en iyi arkadaşlarım olduklarını söylemek istiyorum. Belki bunu söylemeye fırsatım olmamıştır, ya da ancak şimdi farkediyorumdur onların hayatımda ki yerlerini...

    Hınkal yemeğini tarif edecekken bu konuya neden girdim bilemiyorum. Ama işte bu yüzden günlük sayfamı çok seviyorum. Tariflerin arasına anılarımı ve günlük yazılarımı serpiştirebiliyorum dilediğimce...
    HINKAL
    Malzemeler:
    • 400 gr koyun kıyması (sinirsiz)
    • 4 baş iri soğan
    • 3 su bardağı un
    • su
    • tuz, karabiber
    • 5-6 diş Sarmısak

    Yapılışı:

    Mantı hamuru yapar gibi su, 2 çay kaşığı tuz ve 3 su bardağı un ile hamur yoğrulur. Bu hamur dinlenmeye bırakılır. Üstü kurumaması için bir kapakla kapatılır. 10 dk dinlendirilir.

    Bu arada soğanlar çok ince olacak şekilde doğranır. Üzerine karabiber ve 2 çay kaşığı tuz katılarak yoğrulur. Koyun kıyması da katılır, karıştırılır.

    Dinlenen hamur tekrar resimdeki gibi etrafına un serperek yoğrulur. İkiye ayrılır. 2 yumak yapılır, dinlenmeye bırakılır. Üstü kapalı olarak 5 dk dinlendirildikten sonra ilk yumak, mantı hamuru gibi ince bir şekilde açılır. Mantıdan daha büyük olacak şekilde 5x5 cm eninde kareler kesilir. İçlerine hazırladığınız kıymalı içden bırakılır. Sıra geldi kapatma şekline buraya dikkat... Resimde ki gibi karenin köşeleri ortaya gelecek şekilde üstten büzülen bohça gibi olacak ama bir içeri bir dışarı hareketi ile kenarlar birleştirilecek. Mantıları un serptiğiniz bir tepsiye dizin, altları yapışmasın ki kolayca şekilleri bozulmadan kaynama suyuna atabilesiniz.

    Mantılarımız hazır, sıra geldi pişirmeye...
    Büyükce bir tencerenin yarısından çoğunu su ile doldurarak kaynatın. 2 çay kaşığı tuz atın. Tuz miktarı size fazla gibi gelebilir ama bu yemeğin özelliği bu imiş, yerken hiç de tuzlu bir tat hissetmedik. Ama dilerseniz tuzu siz azaltın yine de. Ama yemeği yedikten sonra hem sarmısak hemde tuzun etkisiyle susatıyor, yeşil çay içilmesinin sebebi de buymuş. Yeşil çay, fazla su içirmiyor ve böylece yemekle birlikte içilen fazla su şişkinlik vererek rahatsızlık vermiyor.

    Kaynayan suyun içine mantıları atın, çabucak pişip su yüzüne çıkıyorlar. Su üstünde de 3-5 dakika kadar durduktan sonra süzgeç kepçe ile alın. Tabaklara paylaştırın. Servis tabağı olarak geniş ama hafif çukur olanları tercih edin.

    Sarmısakları tuz ve karabiber ile ezin, minik kaplara paylaştırdıkdan sonra, haşlama suyundan ekleyin, sarmısak sosunuz hazır. Bizim bildiğimiz mantıda sarmısak ve yoğurt karıştırılır ama Hınkalde ayrı ayrı tutuluyor. Mantıları önce sarmısak sosuna sonra da yoğurda batırıp o şekilde yiyorsunuz. Kendimi bir çin yemeği yer gibi hissettim. Buharda mantıyı anımsattı bana.

    Nazife söz verdi bir dahakine buharda mantı yapacak bize ve daha adını unuttuğum diğer yöresel yemeklerinden:) Kim misafir kim evsahibi karıştı biliyorum. Bende kendi memleketimin lezzetlerinden biber ve patlıcan kurusundan dolma yapacağım.

    Farklı diyarların lezzetini tatmak çok güzel. Bir gurme gezgini olup tattığım lezzetleri gazete ya da dergilerde yazmayı çok isterdim.

    10 Mart 2007

    Pizza & Fındıklı Kurabiye

    Bu fındıklı kurabiyenin hikayesi var. Üniversite de yurtta kalırken, arkadaşımın annesi yapıp kızına hazırlardı. Arkadaşım da birer tane bize ikram ederdi. Bu kurabiyelerden daha sık yiyebilmek için o arkadaşla aynı oda da kalıyor olmayı dilerdim:) Bu kurabiyeler hafızamda o kadar çok yer ettiler ki, arkadaşıma bir şekilde ulaşıp bu tarifi istedim:) Oda annesinden alıp tarifi gönderdi sağolsun. Hemen o akşam işten gelip, tarifi uyguladım. Kurabiyeler birçok kişiye de nasip oldu. İlk testi yapan tabi ki eşimdi ve kurabiyelerin büyük bir kısmını tüketen de... Yurttayken arkadaşım bana kurabiyeden ikram ettiğinde sadece 1 adet alır, 2.sini isteyemezdim, içimden de kurabiyelerin hepsini yiyebilmeyi isterdim ama artık evlenip kendi mutfağımda her istediğimi pişirir duruma gelince kurabiyenin eskiden verdiği lezzeti artık alamadığımı gördüm. Eşim ve ikram ettiğim diğer yakınlarım kurabiyeyi çok beğendiklerine göre sorun kurabiye de değil, bende olmalıydı. En fazla 2 kurabiye yiyebildim, yaparken doymak diye buna diyorlar sanırım. Ama bu leziz kurabiyeleri başkalarına da tattırdığım için çok mutluyum. Yiyenlerin, lokmalarını gözlerini kapatarak ağızlarında çevirmeleri lezzetinin en büyük işaretiydi benim için...

    FINDIKLI KURABİYE

    Malzemeler:
    • 3 su bardağı un
    • 6 yemek kaşığı pudra şekeri(tepeleme)
    • 1 paket oda sıcaklığında margarin
    • 1 su bardağı kırılmış fındık
    • Fırından çıkınca bulamak için 3 yemek kaşığı pudra şekeri ile 1 tatlı kaşığı tarçın
    Yapılışı: Unu, pudra şekerini, fındık ve yumuşamış margarini yoğurarak elinize yapışmayan bir hamur elde edin. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, yuvarlayarak yağlı kağıt serilmiş tepsiye yerleştirin. 170 derecelik fırında hafif pembeleşene kadar tutun. Sıcakken pudra şekeri ve tarçın karışımına bulayın.
    Afiyet Olsun.

    Kurabiyeyi yaptığım akşam, yemeğimiz de yoktu, bende pizza yapıverdim. Eltimlerle beraber 4 kişiydik ve artacağını düşündüğüm pizzayı komşuma ikram etmeyi düşünürken, koca tepsi pizzadan dilim artmadı... Bu sefer yaptığım pizzanın üstüne pesto sosu da ekledim. Ekmeğinin ince aynı zamanda lezzetli olması ve üstünün bol malzemesi bir pizzayı lezzetli kılan en önemli unsurlar...

    PESTO SOSLU PİZZA

    Malzemeler:

    Hamuru İçin:

    • 1 su bardağı süt
    • 1 su bardağı un
    • 1 paket yaş maya( 42 gr.lık paketler)
    • 1 tatlı kaşığı tuz
    • 2 tatlı kaşığı toz şeker
    • 1 su bardağı sıvıyağ
    • Aldığı kadar un

    Üstü için:

    • Evde olan malzemelerinize göre: Sosis, sucuk, mısır, domates, mantar, zeytin...
    • 1 yemek kaşığı domates salçası
    • 1 tatlı kaşığı pesto sos(hazır sos yok ise 1 yemek kaşığı kuru fesleğen)
    • En üstü için 300 gr kaşar rendesi

    Yapılışı: Maya, şeker ve tuz, ılık süt ve suyun içine bırakılarak erimesi sağlanır( mayayı elinizle ezin). Yağ eklenir, en son un eklenerek kulak memesi yumuşaklığında hamur yoğrulur. Hamur mayalanmaya bırakılır. 2 katına çıkınca yağlanmış tepsiye ince olacak şekilde yayılır. Bu hamur malzemesinden bir büyük ve bir de orta boy pizza çıkıyor. Ben ikinci tepsiyi yapmayıp bu hamurla poğaça yaptım. Bu tarif aynı zamanda poğaça ve açma hamurudur. Yağlanmış tepsiye dizilen hamurun üstüne salçalı-pesto soslu karışımı gezdirin. Bunun için 1 yemek kaşığı domates salçası ve 1 tatlı kaşığı pesto sosu içine iyice sıvı bir hal alana kadar su ekleyerek bir sos yapın ve sosu hamurun üstüne yayın. Sos kolayca yayılabilecek bir kıvamda olmalıdır. Evinizde olan malzemelere göre küçük parçalara böldüğünüz sosis, salam, sucuk, mantar, zeytin ve domates ile konserve mısırı hamurun üzerine yayın. Ben bu sefer sosis, sucuk, mısır ve domates kulandım. Kullanacağınız mantarları dilimleyip sularını çekene kadar tencerede yağsız pişirmeyi unutmayın. Yoksa pizzanın üzerine suyunu salacaktır. Hazırladığınız tepsiyi, önceden ısıttığınız 200 derecelik fırına sürün. Hamurunuz iyice pembeleşince fırını kapatıp rendelediğiniz kaşarı serpin. Kaşarlar hemen eriyecektir. Sıcakken servis yapın.

    Afiyet Olsun.

    8 Mart 2007

    KADINLAR GÜNÜNE ÖZEL GEÇ KALMIŞ BİR FİKİR & ELMALI-HAVUÇLU KEK

    Bugün 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü...
    Punto Amca çok güzel bir yazı ile anmış bu günü, özellikle beylerin bu günümüzü anmaları çok hoşuma gidiyor. Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'dan arkadaşlarım var ve bu günün ilk kutlamaları hep onlardan geliyor. Kazakistanlı arkadaşım anlattı. Okulda öğrenciyken Dünya Kadınlar Gününde kız öğrencilerin anneleri kurabiye, çörek, börek v.s. yapar. Sınıfta bunlar diğer arkadaşlarına ve tabi beylere de ikram edilir, bu şekilde kutlanırmış. Bu günde hanımlara çiçekler alınır, şımartılırmış. Bu kutlama geleneği ilk olarak Almanlar'da başlamış. Sonra Rus ülkelerine geçmiş. Çok isterdim bizde de bu şekilde kutlansın bugün. Beylere sözümüz yok, illa günümüzü kutlayın diyemeyiz onlara. Ama bu özel günü neden biz kendi aramızda kutlamayalım. Hem de bu şekilde bilgisayar başında değil de bu günde biraraya gelerek kutlayalım. Keşke çalışmıyor olup, gündüz bir ilkokulun boş bir sıfında biraraya gelebilseydik bugün. Yaptığımız kek, çörek, kurabiyelerle birbirimize ikramlar yapsak, Yerli Malı Haftasındaymış gibi eski günlere gidip, sıralarda güzel bir kaç saat geçirsek... Toplu düğün-sünnet törenleri gibi, toplu bir de tanışma şekli olurdu bu bizim için. En çok da bunun heyecanı olurdu üzerimizde. Sizlerle tanışıp görüşmeyi çok isterdim.
    İşte benim aklıma bugün bunlar geldi. Hayal ettim, çok hoşuma gitti, umarım seneye Kadınlar Gününde ya da o zamana kadar beklemeyip, pek yakında bu tanışma gününü gerçekleştiririz. Sanırım Cumartesi öğleden sonra olması herkese uyar. Aramızda bir öğretmen olur da bize boş bir okul-dershane sınıfı ayarlayabilirse ne güzel olurdu.

    Ne dersiniz İstanbul'da olan blog arkadaşlarım, bir cumartesi öğleden sonrası biraraya gelelim mi? Umarım, benim gibi seslenenlerin sayısı bir kartopunun çığa dönüşmesi gibi çoğalarak artar.

    Haftasonu yaptığım kek tarifini sizlerle paylaşmak istiyorum. Elmayı sizde keke ve kurabiyeye çok yakıştıranlardansanız bu tarif size göre. Ayrıca bol malzemeli kekleri sevenler için bu tarif. Tarif Oktay Usta'ya ait, ben tarifte ki damla çikolatayı çıkardım.

    ELMALI HAVUÇLU CEVİZLİ KEK
    Malzemeler:

    • 1 adet havuç

    • 1 adet golden elma

    • 1 fincan kuru üzüm

    • 1 fincan kırılmış ceviz

    • 1 çay bardağı çiçek yağı

    • 3 yumurta (tarifte 5 adetti)

    • 1 su bardağı toz şeker ( tarifte 1.5 bardak idi)

    • 1 paket kabartma tozu

    • Kek kıvamında alabildiği kadar un


    Yapılışı: Yumurta ve şekeri köpürtüyoruz. Havucu ve elmayı rendeliyoruz. Ben her ikisini de ayrı ayrı rondodan geçirdim. Rendelenmiş havucu ve elmayı yumurtalı şeker karışımına ekliyoruz. Cevizi, üzümü ve sıvıyağı da ekliyoruz. Kabartma tozunu, un ile karıştırıp, çok katı olmayacak şekilde alabildiği kadar un ilave ediyoruz. Yağlı kağıt serdiğiniz kek kalıbında 160 derecelik fırında pişiyoruz. Fırından yükselen nefis kokuya dayanamayıp keki hemen oracıkta tüketiyoruz:)

    Afiyet Olsun...

    5 Mart 2007

    MISIR ÇARŞISI VE MUTFAĞA ALIŞMA DENEMELERİM

    Artık şu tembellik durumunu yavaş yavaş üzerimden atar oldum. Gerçi hiç belli olmuyor, bazen yine tembellik tuzağına yakalanabiliyorum:( Ama özellikle mutfak denemeleri konusunda yeniden yol aldım diyebilirim. Haftasonu, eşimle büyük marketlerden birine gittik. Market içinde fırın bölümü de olduğu için mis gibi kokular yayılıyordu. Eşim kokuyu takip edip birbirinden güzel kek ve unlu malzemenin olduğu reyonu buldu. Gözleri parladı birden. Uzun zamandır evde bu tür şeyler yapmadığım için artık ümidi kesmiş olarak, "Pınar, şu keklerden alalım mı" dediğinde birden eski günlerime dönüverdim. Pınar kendine gel, yeni bir kek tarifi deneme şansı önünde ve sen bunu yitirmek üzeresin. Tabi eşime engel olmak için, "Canım ben sana evde bunun aynısından yaparım" dedim:) O da yapacağıma güvenip sağolsun beni dinledi. Bizim kulübe'de hazır kek almak da ne demekti. Hürriyet Gazetesi'nin Pazar günü eklerinden Oktay Usta'nın tariflerinin birinde karar kıldım. Mis gibi elma, havuç ve üzüm kokan, üstelik cevizin lezzetini kattığı bir kek tarifi idi. Tam eşimin sevdiği gibi bol malzemeli.

    Tarifini bugün yarın yayınlarım.
    Cumartesi günü iş çıkışı uzun zamandır gitmediğim Eminönü'ne gittim. Arabayı bırakıp, otobüse atlayıp gittim, eşimle mısır çarşısının önünde buluştuk. Ne rahatmış böylesi. Zaten bu yüzden uzun zamandır erteleyip duruyordum gitmeyi. Kuru erik, kuruyemiş, ve hurma çeşitlerinden aldık. Birde Namlı'ya uğrayıp turşu ve zeytin çeşitlerinden.. Pazar kahvaltısına çok şey kattı. İşte size Mısır Çarşısı'ndan bir tezgah... Fotoğrafı büyütür iseniz, fiyatlarını görüp markettekilerle kıyaslayabilirsiniz:) Ama Mısır Çarşısından almanın tadını kıyaslayamazsınız, çünkü ölçüşülmez...
    Mısır Çarşısında satılan bu rengarenk lambaların fotoğrafını da sizinle paylaşmak istedim.
    Birde bu iki dostunkini:) Kediye daha dikkatli bakarsanız, çok arabesk bir duruşu var. Arkasındaki posteri nitelercesine:))

    Geçen hafta bir de pasta denemem oldu. Eşimin babasının doğumgünü için. Kendi uyguladığım bir tarif. Kedi dili bisküvilerini vişne suyu ile ıslatıp bir sıra tepsiye dizdim. Pasta kreması hazırlayıp aralarına sürdüm, Bir kat da ortalarına vişne serdim. Tekrar kedi dili bisküvisi ve en üste krema...