Yine esiyor rüzgarlar, hissediyorum...
Vakit başka diyarlara gitme vaktidir...
Bu rüzgarlar bunun için var...
İşte bu pasaportlar ve vizeler de bu yavrucakların daha çok ülke görüp gezeceklerinin emaresidir kısmetse...
2 yıl boyunca vize peşinde koşturmak yok artık... İstedik verdiler, gayrı bundan sonra gidilecek yerleri düşünme vaktidir...
Düşünmeyip rüzgarlara yarenlik etmek veyahut...
Onlar estikçe yol almak götürdükleri yere...
Rastgele
21 Mayıs 2012
17 Mayıs 2012
EĞLENJE
Eğlenje
Geçtiğimiz cumartesiyi bu kelimeyle eşleştirebilirim evet
“Eğlenjelibon ileJ” Bu da günün sloganı olabilirJ
Bu eğlenceden Can’da Ben de Eşim de aynı payı fazlasıyla aldık… Olaydan bihaber olan İpek vardı bir tekJ
Kahvaltı sonrası diğer çocuklarla birlikte Can’ı bahçede onlarla ilgilenen Jelibon ablaları, Sihirbaz gösterisi ve çeşitli faaliyetler bekliyordu.
Böylece anne kahvaltısını huzurla keyifle yaptı… Kendisi için hazırlanan sürprizlerden de bihaberdi daha…
Sihirbazlık gösterisi sonrası çocuklar anneleri için kolye yapacaklardı kendi elleriyle ve bunları bize hediye edeceklerdi…
Anneler ise Gıda Mühendisinden yenilenen Jelibon’un içeriği hakkında bilgiler alıp, uzman pedagog dan çocuk eğitim ve gelişim konusunda bilgi edinip sorularını yönlendireceklerdi.
Ve sonrasında ise katılımcı annelerin bir grubu çocuklarıyla çilekli pasta bir grup ise limonata yapacaklardı ve tabi yine eğlenjelibon ile….
Güzellik gün sonunda ki hediyelerimizle devam edecekti…
Bitmeyecekti burada…
Etkinlik bitiminde mekandan hemen ayrılmayıp biraz atları seyredelim dediğimizde bir yarışma mekanında olduğumuzu görecektik. Atla engeli atlama yarışları yapılmakta idi. Heyecanla yarışı seyrettik… Can birinci olan çocukla sohbet edecekti ve tüm seyircilere Jelibon dağıtacaktıJ Yarışmacılar dahil herkes jelibon yedi o gün Can'ın sayesindeJ
Güzeldi farklı bir gün geçirmek… Yarışmacıların çoğunluğunu kızlardan oluştuğunu ve %90 oranlarda atlarının kuyrukları gibi upuzun saçlara sahip olduklarını fark etmek...
Günün son güzelliği ise eve onlarca uçan balon ile girmekti:)
Ertesi sabah yeryüzüne inmiş olsalar da:) Çok eğlenjeli bir gündü, kocaman teşekkürler Jelibon ve ekibi...
Bu balonlar kadar renkli ve keyifliydi günümüz bizimde işte...
Etiketler:
ÇOCUKLU HAYAT,
ETKİNLİKLER,
FOTOĞRAF ÇEKMEK
14 Mayıs 2012
EMZİRME DÖNEMİNDE GİYSİ AYARLAMA SORUNU
Bu konuda yazmak istiyorum evet biraz alakasız da dursa bu sayfalarda…
Bir yerlerde yazıldı çizildi mi hiç rastlamadım. Ama eminim benim gibi başka anneler de bu sorunu yaşamıştır, yaşıyordur. Bu sebepten değinmeden geçemeyeceğim.
Anne: Emzirmek istiyor bebeğini 1.5-2 yaşına kadar. Öte yandan sosyal hayatın gerisinde de kalmak istemiyor. Bir ortamdan emzirme mazeretiyle ayrılmayıp hem sohbete devam etmek hem de bebeğini emzirmeye devam etmek istiyor. Bazen de mevcut ortamdan ayrılıp da emzirmeye gözlerden uzak devam etme durumunuz olmuyor. Bir deniz otobüsünde olduğunuzu düşünün. Bir kahvaltı mekanında, bir müzede ya da. Tuvalete gidip emzirmeyi kim düşünür ki? Mevcut ortamın daha hijyen olduğunu düşünüp kalmak ister anne.
Ne yapar peki? Emzirme önlüğünü her daim yanında taşır. Hıncahınç ada vapurunda gözlere aldırış etmeden çıkarır, takar önlüğünü, emzirir bebeğini… Bebeğin artık sabrı kalmamıştır çünkü. Mahrum etmeye de gerek yoktur. İpek’i emzirdiğim Ada vapurunda yanımdaki Faslı bayanlardan bir yorum almıştım emzirme sonrası. “Biz ülkemizde değil böyle bir ortamda emzirmek babamızın yanında dahi bebeğimizi emziremiyoruz. Ne güzel, sizin bebeğiniz, siz ne şanslısınız… “ Bir takım tabuları yıktığımızın kanıtı bu sanırım… Emzirmek diyorduk, emzirme önlüğü diyorduk ama yetmiyor ki bir de giyim problemi var. Her yere önden düğmeli gömlek ya da spor bluz tarzında giyerek, düğmesiz olursa da süper licralı bodyler ya da fermuarlı sweatler giyerek dolaşmanız gerek… Bu da demek oluyor ki gardroba yeni parçalar eklenmeli… Bu parçaları alışveriş merkezinde bebekle gezinmeyi sevmeyen bendeniz şu adresten online sipariş yoluyla halletti. www.tchibo.com.tr Ve tüm yaz/kış boyunca defalarca giyilip defalarca yıkanmasına rağmen çöpe gitmeyip halen dolapta yer almaya devam eden giysilerim oldular. Yazın özellikle aynı parçayı haftada 3 kez yıkayıp giydiğimi biliyorum. Kışın ise evde sürekli giydiğim sweatim aynı kaderi paylaştı. Makinede yıkanıp, kurutma makinesinde kuruyup 3 saat sonra yine üzerimdeydi.
Sorun şuradadır. Sevdiğiniz bir bluzu, tshirt ü, body i giymek istersiniz ama ne düğmesi vardır ne licrası… Haftaiçi iş kıyafeti-gömlek giymekten bunalmış bünye bunları giymek ister. Elinizi sürmeden uzaktan bakarsınız… Ofisteki serbest cumayı beklersiniz. Ve işte o an siz de benim gibi emzirme işi bitince iş dışında bir süre düğmeli giysi giymemeye yemin edebilirsiniz. Özlediğiniz giysilere kavuşmayı beklersiniz… Sanmayın ki durum çok vahim, emzirmenin güzelliğini yaşayınca bu tablo silinir gider, hiçbir önemi kalmaz. Hamileliği boyunca sabretmiş anne bir süre daha sabreder, şık olma derdi yoktur. Sadece bir süre daha içindir. Hamilelik boyunca sabrettiniz bebeğiniz için sevdiğiniz kıyafetlerden vazgeçtiniz bir süreliğine… O güzelliğe kavuştunuz, emzirmenin tadına vardınız ve bir süre daha sabredeceksiniz sadece… O süre boyunca hiç aklınıza gelmeyecek belki de o giysiler… Sizi bekledikçe yıpranmayacak eskimeyecek onlar, sabırla bekleyecekler ne de olsa…
Özetle; Kışın fermuarlı sweatler, bluzlar ve düğmeli gömlekler, yazın ise düğmeli gömlek, bluz, body ve licralı v yakalı bodyler… Hamileliğin sonlarına doğru sadece hastane çantanızı değil bu giysileri de hazırda bulundurmanızda fayda var. Siz de bebeğiniz de rahat edin her ortamda böylece… Kendinizi soyutlamak durumunda kalmayın...
Peki ya siz okurlar, bu tarz sıkıntılar yaşadınız mı siz de emzirme sürecinizde? Çözümleriniz nelerdi? Paylaşabilir misiniz?
Not: Fotoğraflar google images dan alınmıştır.
Ne yapar peki? Emzirme önlüğünü her daim yanında taşır. Hıncahınç ada vapurunda gözlere aldırış etmeden çıkarır, takar önlüğünü, emzirir bebeğini… Bebeğin artık sabrı kalmamıştır çünkü. Mahrum etmeye de gerek yoktur. İpek’i emzirdiğim Ada vapurunda yanımdaki Faslı bayanlardan bir yorum almıştım emzirme sonrası. “Biz ülkemizde değil böyle bir ortamda emzirmek babamızın yanında dahi bebeğimizi emziremiyoruz. Ne güzel, sizin bebeğiniz, siz ne şanslısınız… “ Bir takım tabuları yıktığımızın kanıtı bu sanırım… Emzirmek diyorduk, emzirme önlüğü diyorduk ama yetmiyor ki bir de giyim problemi var. Her yere önden düğmeli gömlek ya da spor bluz tarzında giyerek, düğmesiz olursa da süper licralı bodyler ya da fermuarlı sweatler giyerek dolaşmanız gerek… Bu da demek oluyor ki gardroba yeni parçalar eklenmeli… Bu parçaları alışveriş merkezinde bebekle gezinmeyi sevmeyen bendeniz şu adresten online sipariş yoluyla halletti. www.tchibo.com.tr Ve tüm yaz/kış boyunca defalarca giyilip defalarca yıkanmasına rağmen çöpe gitmeyip halen dolapta yer almaya devam eden giysilerim oldular. Yazın özellikle aynı parçayı haftada 3 kez yıkayıp giydiğimi biliyorum. Kışın ise evde sürekli giydiğim sweatim aynı kaderi paylaştı. Makinede yıkanıp, kurutma makinesinde kuruyup 3 saat sonra yine üzerimdeydi.
Sorun şuradadır. Sevdiğiniz bir bluzu, tshirt ü, body i giymek istersiniz ama ne düğmesi vardır ne licrası… Haftaiçi iş kıyafeti-gömlek giymekten bunalmış bünye bunları giymek ister. Elinizi sürmeden uzaktan bakarsınız… Ofisteki serbest cumayı beklersiniz. Ve işte o an siz de benim gibi emzirme işi bitince iş dışında bir süre düğmeli giysi giymemeye yemin edebilirsiniz. Özlediğiniz giysilere kavuşmayı beklersiniz… Sanmayın ki durum çok vahim, emzirmenin güzelliğini yaşayınca bu tablo silinir gider, hiçbir önemi kalmaz. Hamileliği boyunca sabretmiş anne bir süre daha sabreder, şık olma derdi yoktur. Sadece bir süre daha içindir. Hamilelik boyunca sabrettiniz bebeğiniz için sevdiğiniz kıyafetlerden vazgeçtiniz bir süreliğine… O güzelliğe kavuştunuz, emzirmenin tadına vardınız ve bir süre daha sabredeceksiniz sadece… O süre boyunca hiç aklınıza gelmeyecek belki de o giysiler… Sizi bekledikçe yıpranmayacak eskimeyecek onlar, sabırla bekleyecekler ne de olsa…
Özetle; Kışın fermuarlı sweatler, bluzlar ve düğmeli gömlekler, yazın ise düğmeli gömlek, bluz, body ve licralı v yakalı bodyler… Hamileliğin sonlarına doğru sadece hastane çantanızı değil bu giysileri de hazırda bulundurmanızda fayda var. Siz de bebeğiniz de rahat edin her ortamda böylece… Kendinizi soyutlamak durumunda kalmayın...
Peki ya siz okurlar, bu tarz sıkıntılar yaşadınız mı siz de emzirme sürecinizde? Çözümleriniz nelerdi? Paylaşabilir misiniz?
Not: Fotoğraflar google images dan alınmıştır.
8 Mayıs 2012
İPEK'İN DİŞ BUĞDAYI PARTİSİ
İlk dişimiz 7.5 aylıkken çıktı…
Aradan geçen 2 ayı tek dişli geçirdi İpek ve biz onu tek dişli canavarımız diye sevdik hep…
Diş buğdayı partimize bir hafta kala ise 2 dişimiz daha geldi.
Blog buluşmalarımızda evsahibi olma sırası bendeydi, bahane İpek’in diş buğdayı oldu…
Buluşmalar İpek’in doğumundan önce de sonra da bütün güzelliğiyle devam etti, hemen hemen hepsine de katıldık büyük zevkle.
İpek 21 Günlükken Yağmur’un hoş gelesin partisindeydik.
1.5 aylıkken Yasemin Teyzesinde iftardaydık. Münevver Ablamızda kahvaltıda… Aras’ın diş buğdayında, Müge’de ev görmesinde…
Ne güzeldi hepsi ayrı ayrı…
Sıra bizdeydi, heyecan vardı. Öncelikle partiye bir tema koymak gerekiyordu. Böylece içimden kelebek geçti. Çünkü Kelebek İpek böceğinin kozasını örüp, dönüşümünü tamamlayıp kavuştuğu yeni form idi…
Örtüşüyordu kızımın ismi ile… Özgür, narin, her biri birbirinden farklı güzellikte, kelebekler…
Çalışmalar, fikirler çok öncesinden başladı… Gözlerim her yerde kelebek arar haldeydi.
Neler yapıldı peki…
Parti için kapımızı süsledik… Misafirlerimizi kapıdan itibaren parti havasına sokmak için…
Sonra evimizi süsledik. Kelebekli fenerler, kelebekler kondurduk etrafa…
Bir hoş geldiniz de salonumuzda yer aldı…
Yabancı bir siteden bulduğum harf şablonlarını evde uzun süredir bekleyen renkli A4 kağıtlara basıp keserek 3 renkli bir çalışma yapmış olduk… Evdeki malzememiz de değerlenmiş oldu.
Bu harf şablonlarını başka yerlerde de kullandım. Misafirlerimizin çocuklarının isimleri duvarda yer aldı… Herkese giderken de hediye olarak verildi bu isimler. İsteyenler odalarına astılar.
Çocuklardan neyimiz eksikti, bizim isimlerimiz ise sandalyelerimizin arkasında yer aldı. Kelebekler ise kurdelelerimizin ortasını süsledi.
Yine giderken hediye oldu bunlar… Gün sonunda kahkahalar eşliğinde hatıra fotoğrafı çekmemize de vesile oldular…
Süs kelebekler ve kelebekli fenerler Euro Flora’dan idi…
Sofra detaylarımıza gelince…
Hatay günlerinden aldığım peçete halkaları gerçek İpek kozalarından yapılma idi. Çok severek kullandım.
Sofrada İpek kozası sadece peçete halkalarında yoktu.
Her misafirimiz için hazırladığımız hediye kutumuzda da bir adet ipek kozası yer alıyordu…
Sofrada İpek kozası sadece peçete halkalarında yoktu.
Her misafirimiz için hazırladığımız hediye kutumuzda da bir adet ipek kozası yer alıyordu…
İpek kozasının yanında ise bir adet de gümüş kelebekli künye hediyemiz vardı. Hatıra fotoğrafı da çektirdik künyelerimizle…Kutumuzun üstüne ise süs olarak minik bir kelebek kondurdum. Son olarak da bir adet diş şeklinde şeker bıraktım içine. Diş buğdayı yaptığımızın bir göstergesi olsun esprisi ile…
Masa örtümüz kelebekli idi(Paşabahçe), peçetelerimiz de kelebekli olunca cıvıl cıvıl oldular. Kelebekli peçetelerimiz marketten bulunma idi. Uzun süre her gittiğim market ve mağazada bakınıp bulamazken buluşmaya 3 gün kala bulduğum peçeteler beni çok ama çok mutlu etti.
Ancak bunları isimlik olarak kullanmaktan vazgeçip bardaklarda süs olarak kullandım. Çünkü Müge bize çok güzel isim kartları hazırladı. Kartların köşesini yine kelebek formunda kestim.
Yemek kartlarımız da aynı seriden idi. Benim isim kartı olarak düşünüp sonradan süs haline getirdiğim kelebekler ise bardaklarımıza gelip konmuşlar gibiydi.
Sarı tabaklı çay bardaklarına mavi, mavi tabaklı çay bardaklarına ise sarı kelebekler kondurdum. Kadehlerimiz ise kırmızı kelebeklere ev sahipliği yaptı.
Masamızda kelebekler o kadar fazlalaşmıştı ki sanki hepsi birden bir şeyin ucundan tutuverip uçuverecek olsa masada beraberinde uçacak gibiydi…
Masamızın çiçeği için eşime farklı renklerde güller almasını söyledim. Bunları bir buket yapıp içlerine kelebek monte etme fikriyle yola çıktım. Biraz son dakika alelacele oldu buketimiz, hayalimde çok daha güzel bir buket vardı zira.
Sadece hanımlara değil çocuklara da bir masa hazırladım. Küçük hanımların çok hoşuna gitti bu. Kendilerine de isim kartları düzenlenip masada yer aldıklarından dolayı.
Masamıza kelebekli bir mumluk yerleştirdim. Masamızda yemek boyunca ışıl ışıl yandı. Yanan mumların insanlara olumlu enerji yaydığını düşünüyorum. O gün benim enerjim gerçekten de böyleydi. Kendimi hiç evsahibi stresinde hissetmedim. Müthiş keyif aldım tüm gün boyunca.
Parti gününden önce katılımcılara gönderdiğim mailde herkesin imkanı ölçüsünde kelebekler takınarak giyinerek gelmesini ilettim. Böylece parti boyunca gözümüz daha çok kelebek gördü.
İpek’in de gün boyu giydiği kıyafetler Kelebekli oldu. Önce diş buğdayı partisine özel beyaz elbisesini giydi. Olan bitenden en habersizimiz oydu sanırımJ İlerde fotoğraflara bakıp görecek sadece… İpek'in ablaları da kelebekli giyinmişlerdi.
İpek’in de gün boyu giydiği kıyafetler Kelebekli oldu. Önce diş buğdayı partisine özel beyaz elbisesini giydi. Olan bitenden en habersizimiz oydu sanırımJ İlerde fotoğraflara bakıp görecek sadece… İpek'in ablaları da kelebekli giyinmişlerdi.
Menü listemizi ise yine yabancı kaynaklı bir sitede gördüğüm şablonda hazırlayıp yerleştirdim.
Menümüz çok ama çok güzeldi. Ben Limonlu cheesecake yaptım 2 gün öncesinden. Beğenilerek tüketilmesine çok mutlu oldum. Grup olarak cheesecake seviyoruz sanırım.
Menümüz çok ama çok güzeldi. Ben Limonlu cheesecake yaptım 2 gün öncesinden. Beğenilerek tüketilmesine çok mutlu oldum. Grup olarak cheesecake seviyoruz sanırım.
Herkesin getirdikleriyle çok uyumlu çok kararında bir sofra oluştu…
Diş buğdayımız ise dileyenler için hazırdı… Herkes dilediğince alabilsin diye açık büfe hazırlandı. Yuvarlak kaseler de fındık, ceviz, çam fıstığı ve badem vardı. Dikdörtgen kaseler de ise tuz, pudra şekeri ve tarçın.
Yemek faslından sonra meslek seçimi ve İpek’in başından diş buğdayı dökme seremonisi de yaptık. Meslekleri temsilen:
Lens Kabı: Göz doktoru
İlaç kutusu: Eczacı
Steteskop: Doktor
Cetvel: Mühendis
Defter: Yazar
Pasaport: Diplomat
Araba Anahtarı: Gezgin J
Hiç kötü meslek seçim şansı bırakmadık yani İpek’eJ
İpek de birçok seçenek arasında gidip gelip en son kararını Lens Kabından yana verdiJ Diğer çocuklara da meslek seçimi yaptırdık. Bir doktorumuz, bir eczacımız bir de yazarımız oldu böyleceJ
Sonrasında ise 27 adet diş buğdayını(biz o tarihte İpek’in henüz çıkmamış ama bir hayli belirgin olan 2 adet daha dişini de hesaba kattığımızdan ) İpek’in başının üzerinde yer alan bir örtüden iyi dilekler eşliğinde döktük. 27 adet buğday henüz çıkmamış olan dişlerini temsil ediyordu. İnci gibi dişleri olsun, kolaylıkla dişlerini çıkarsın diyerek…
Gün sonunda mutlu ve de heyecanlı idim. Öyle ki heyecandan uyuyamayacak kadar J
Bu günü böyle anlamlı hale getiren sevgili Blog dostlarım iyi ki varsınız.
Emeği geçenlere
Vesile olanlara
Herkese çok ama çok teşekkürler
Her hatırlayışım beraberinde mutluluğu getirecek bana...
Etiketler:
BLOG DOSTLARI BULUŞMALARIMIZ,
İPEK BÖCÜĞÜM,
SOFRALAR
7 Mayıs 2012
EMİRGAN PARKI & FLORYA PARKI
Gezi yazılarına bir hayli ara vermiş olduk, isteğimiz gerçek oldu ama şu yazıyı da yazmadan Nisan ayını kapatmak istemedim.
İlkbaharda Emirgan Korusu…
Laleler artık son demlerini yaşarken, bu demleri kaçırmamak, bu güzel mekanı ziyaret etmek gerek…
Biz bu demin en lezzetli olduğu vakitte, laleler daha yeni çıkmış iken oradaydık…
Güzel bir kahvaltı ile başladı açık havada…
Simitlerimizden bir parça da sincap kardeşe verdik.
Geldi yanımıza kadar, aldı gitti, kargalardan kurtarmaya çalıştı simitçiğini… Biz bu çabayı izledik sadece…
Sincap kardeş bu güne çok anlam kattın sen…
Sonrasında ise henüz yeni açmış ve hiçbir bozulmaya uğramamış laleler vardı… Seyri güzeldi…
Ve çocuk parkında atlayıp sıralı lastik salıncağa, çocuk olmak da güzeldiJ Can’ın keyfine eşlik etmek de…
Onun büyüyüpte ortak noktalarımızın çoğaldığını birlikte eğlenmenin güzelliğine şahit olmak da…
Bir de Florya’da ki parka gitmek lazım… Her iki mekana da sabahın erken saatlerinde gitmek gerek…
Florya ise ağaca tırmanmanın yad edildiği mekan oldu bize… Can ilk kez ağaca tırmandı sanırım, annesinin desteğiyle de olsa ilkti…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)