18 Aralık 2010

NEW YEAR SPIRIT-YENİ YIL COŞKUSU

New year spirit- Yeni yıl coşkusu…
İşte ortak nokta burası, dinler farklı olsa da…
Bunu hissedebilmek son damlasına kadar…
Ne kadar erken o kadar çok, o kadar güzel…
31 Aralık Akşamı gece 12yi vurduğunda cebimizde ruhumuzda ne kadarı kaldıysa o kâr yanımıza…
Sonrası mı? Her şey eskisi gibi olacak, o yüzden bu günlerin kıymetini bilmek gerek…
Zira, saat 12yi vurup da uykunun yolu tutulduğunda o coşku, o ruh hali tüm kırıntılarını toplayıp gitmiş olacaktır siz uyandığınızda…
Zaman ne çabuk geçmektedir hüznü belki biraz da üstüne…
IMG_4541_exposure_resize_exposure
O yüzden ne kadar erken duyulmaya başlanırsa bu duygu o kadar güzel. Aralık ayının tamamını kaplasın mümkünse…
Çünkü en güzeli yılbaşı akşamına kadar geçen sürede hissedilenler…

IMG_4624_exposure_resize_exposureIMG_4629_exposure_resize_exposure

11 Aralık Cumartesi itibariyle bu ruhun içine pamuklara dalar gibi daldım…

IMG_4535_exposure_resize_exposure

Sadece ben mi?
O gün orada o masanın etrafında bulunan 11 eşsiz hatun ile birlikte daldık ve çıkamadık…
Bir masaldı, biz de masalın içinde kraliçeler, hepimiz farklı ülkelerden gelip buluştuk o masanın etrafında…
IMG_4495_exposure_resize_exposure

Bize bu masalı yaşatan, o güzel atmosferi oluşturup, eşsiz sofranın, süslemelerin ve detayların büyüsü ve keyfi içerisinde bu duyguları paylaşmamıza sebep olan ev sahibemize teşekkürlerin en büyüğü…
IMG_4497_exposure_resize_exposure

Ve paylaşılan tatlar…
Önce tuzlular,

Müge H. den tadına doyamadığım ve şu günlerde canımın çektiği, biran önce evde yapılması hedeflenen Karaköy böreği
Kıyma ile üzüm nasıl yakışır böyle birbirine…
IMG_4655_exposure_resize_exposureIMG_4634_exposure_resize_exposure

Fadime’den zeytinyağlı sarma, en çok yediğim ve midemde tatlılara yer kalmamasına sebep olan nefis sarmalar...
IMG_4652_exposure_resize_exposureIMG_4622_exposure_resize_exposure

Esra’dan yoğurtlu havuç salatası, kaşık kaşık yenen, hoh yaptıkça buram buram sarmısak kokturan:)
IMG_4637_exposure_resize_exposureIMG_4520_exposure_resize_exposure

Coşkuyu artıran sunumu ile yılbaşı ağacı görünümüzden patates salatası evsahibemiz Neslihan'dan
IMG_4567_exposure_resize_exposureIMG_4632_exposure_resize_exposure


Müge K’den yine yılbaşı temasını hatırlatan sunumu ile Peynir Topları
IMG_4569_exposure_resize_exposureIMG_4629_exposure_resize_exposure
Ve benden Müge K.’nın annesinin tarifi ile Peynirli Kıyır Poğaça, son zamanda fırınımda yegâne pişen tariftir kendisi…
IMG_4641_exposure_resize_exposureIMG_4545_exposure_resize_exposure

Ve tatlılar…
Sarmalar ve börekle dolan midede tatlılara pek yer kalmayınca paket olup sonradan afiyetle ağız tadıyla yendiler… Böylesi pek de güzel oldu.

Münevver Ablanın nefis makaronları,
Kahveli ve Kestaneli...
IMG_4502_exposure_resize_exposureIMG_4582_exposure_resize_exposure

Yasemin’in coşkuyu doruk yaptıran Kütük pastası:) Hep hayalimdi yapmak, olmadı ama kendisini yemek görmek kısmet oldu…
IMG_4666_exposure_resize_exposureIMG_4702_exposure_resize_exposure

Ayşem’in çikolatalı bişiyi ama o bile yeniyıl havasına bürünmüştü üzerindeki süsleme ile… Sonradan afiyetle yenildiğinde görüldü ki nefis birşey, yapılmalı ilk fırsatta...
IMG_4576_exposure_resize_exposureIMG_4565_exposure_resize_exposure

Berceste’nin Baharatlı elmalı muffinleri, bol ceviz ile… Yine sonradan tadıyla afiyetle yendi…
IMG_4645_exposure_resize_exposureIMG_4630_exposure_resize_exposure
Ve nefis sunumuyla Panottene Neslihan’dan…
Çok beğendim çok… Mayasının tadı, şekerlemelerinin tadı, kekinin dokusu ile çok güzeldi…
Hem sofrada yendi hem sonradan tatlı paketinin içinden çıkan lokmadan yendi…
IMG_4693_exposure_resize_exposureIMG_4589_exposure_resize_exposure

Bu lezzetlerin hepsi bu özenli sofraya konuk oldular...

IMG_4678_exposure_resize_exposure

Ve hediyeleşme için çekiliş zamanı
IMG_4532_exposure_resize_exposureIMG_4742_exposure_resize_exposure_exposure IMG_4729_exposure_resize_exposure_exposure

Hediyeler Ağacın altında... Herkes hediyesine kavuştu...
IMG_4685_exposure_resize_exposure

ve ben 11 Aralık öğleden sonrası yeniyıl akşamını yaşadım sanki, ama ertesi gün uyandığımda halen devam ediyordu yeniyılın coşkusu...

8 Aralık 2010

YENİ YIL KARTPOSTALLARI…

Kimden KLUBEM
Ortaokul çağlarımdı hatırlıyorum…
Her yılbaşı öncesi, bayram öncesi memleketimde, şehrin meydanında kartpostal standları kurulurdu 15 gün boyunca, açık havada… Çeşit çeşit kartpostallar, bir sürü kartpostal satıcısı beklerlerdi…

Pullu tebrik kartları vardı, bebekli çocuk fotoğraflı kartlar, hani büyük adamlar gibi giyinmiş sevgili modunda olan çocuk fotoğrafları olanlardan ya da tombul bebeklerin olduğu çeşitli şirin masum halleriyle kartpostallar…
Siyasi kartpostallar da olurdu, tebrik amaçlı değil ama kitap defter arasında sakladığımız, üzerinde bir fotoğraf bir çizim eşliğinde Nazım’dan şiirler, Can Yücel’den şiirler, sözler olan…

Kimden KLUBEM


Çok sevdiğim bir şiir hala ezberimde o kartpostallardan… Yabancı bir şairdendi ismini şimdi hatırlamadığım…


Geleceğim
Bazen uykudayken sen
Beklenmedik uzak bir konuk gibi
Sokakta bir başıma koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstünden
Usulca gelecek
Bir köşeye ilişeceğim
Bir zaman karanlıkta bakacağım yüzüne
Ve yorgunluk gözkapaklarını indirince
Seni kucaklayacak
Ve çıkıp gideceğim…

Kimden KLUBEM

Mektup kağıtları vardı sonra, fonları çeşit çeşit, rengarenk, kimisi askerlere özel, kimisi sevgiliye özel,
Rengarenk zarflar bir de…

Seçenekler sonsuzdu, zarflar çeşit çeşit, kartpostallar çeşit çeşit, mektup kağıtları çeşit çeşit…
Ve biz uzun uzun vakit geçirirdik abimle o kartpostalcıların önünde… Hava soğuktu çoğu zaman, bayramlar kışın son vakitleri, baharın erken vakitlerindeydi… Yeni yıl öncesi her daim soğuk olurdu… Şimdi yine olsa yine gitsek abimle yine baksak uzun uzun alsak 3-5 tane dönsek evimize, geçsem sobanın yanıbaşına ve başlasam yazmaya hem mektuplarımı hem kartlarımı… Şiirler, sözler olan kartlarımı da defterimin arasına saklasam yine…

Kimden KLUBEM

Bu özlem artık durdurulmaz oldu, kitapçılarda yeni yıl kartpostalları arandı ve şaşırıldı.
O kadar azdı ki kartpostal çeşidi, bir kitapçıda hiç yoktu, bir kitapçıda sadece Unicef kartları vardı az biraz…
Bulabildiklerimle dönüldü ve ilk güvercinler dün uçuruldu uzaktaki dostlara, minik dostlara, kuzenlere…

Daha çok güvercin gerekiyor bana…
Yeniden başlamalı dolaşmaya, yeni kartpostallar yeni zarflar için…

Kimden KLUBEM

Ve yıllar sonra yeniden kartpostal yazınca ve postaya verince hiç sevmediğimi fark ettim telefon mesajları atmayı bayramlarda yeniyılda,
Ya da mail göndermeyi topluca…
Oysa kartpostal yazmak bambaşkaydı…
Ruhumun bir parçasını da koyuvermiştim zarfların arasına, benden bir parça da çıkmıştı yola..
Oysa ki klavyenin tuşlarına, ekranın pixellerine hiçbir şey sığmıyordu…

5 Aralık 2010

BELGRAD'DA YILIN SON YÜRÜYÜŞÜ

IMG_4323_resize
Belgrad'da yılın son yürüyüşünü yaptık sanırım.
Sonbaharın 20 derece üstü son günüydü muhtemelen Cumartesi...
Bu havayı fırsata dönüştüren başka güzel dostlarla da karşılaştık bu yürüyüşte...
Keyifli ve bir o kadar da uzun süren bir yürüyüştü...
Öncesinde ufak çaplı kahvaltı pikniğimizi yaptık... Sandwichler ve asla ayrılamadığımız bal& kaymak& ceviz üçlüsü ile... Bahçeköy'den alınmış Taddoy'un nefis ekşi mayalı ekmeği yanında...
Ve sonrasında 3 saatlik yürüyüş...
Can için yürüyüş kısmen yürüyerek, daha çok koşarak, yorulunca da bisiklet üstünde geçti ve en sonunda da annesinin omzunda uyuya kalarak bitti.
IMG_4261_resizeIMG_4267_resize
Sonbaharı artık uğurladık, sarılı turuncuları sevdik bol bol... Yapraklar bu kadar mı sevilir?
IMG_4388_resize
IMG_4398_resize

IMG_4374_resizeIMG_4249_resize

Yürüyüş boyunca karşılaştığımız minik dostlar vardı. Sahiplerinin ilerisinde heyecanla&mutlulukla koşan&yürüyen...
IMG_4360_resize

Ve sen vardın. Minicik bedenine dünyanın anlamını kattın da çıktın karşımıza... Öylesine bir bağ kurduk ki seninle, bir başka düzleme taştım o iplerle. Senin varlığına yaşamına şahit olmak bambaşkaydı. Bu şahitlikle insan bir tek saf huzur duyardı, ne tasa kalırdı yarından ne de bir başka mesele taşırdı yüreğinde... Bir tek senin bıraktığın o saf huzuru duydum işte ben de...
IMG_4462_resize
IMG_4471_resize
IMG_4466_resize

29 Kasım 2010

TEK EKSİĞİMİZ KAR...

Tek eksiğimiz var artık,
Kar taneleri diliyoruz bolca...
Burda ya da Masal Ülkesine vardığımızda Alplerde...
Karın yağışını daha bir hevesle bekleyeceğiz
Ve o vakit kaptığımız gibi aşağıdakini, dışarıya karın ortasına çıkacağız, karın ne güzel birşey olduğunu nasıl bir keyif olduğunu öğrenecek Can...

Bizim kızağımız da yoktu çocukken, kar giysimiz, kar çizmelerimiz de, naylon torbalarımız vardı kızak yerine, üstüste giyilen kazaklar kar giysisi yerine ve bulabilirsek de bir çizme ayağımıza, annemin ördüğü yün çoraplar içine de...

Ne keyifliydi, Ne mutluluktu kar...
Korkulmazdı, sıkıntı vermezdi, yolu gözlenirdi...
Üşümek de yoktu, karın tadı da güzeldi hem, temizinden bir avuç alınıp okul çıkışında yiye yiye eve varışımız gözümün önünde...

Yeniden o günlere dönmek mümkün mü?