Hatay…
Yıllardır hep gitmek görmek, çarşılarında gezinmek, tarihine tanık olmak, havasını solumak istediğim, aklımın bir köşesinde yer alan şehir…
Kültürlerin karışımı bir diyara gidip farklı lezzetlere ulaşacağımız, şölen havasında geçeceğini hayal ettiğim bir gezi…
Hayal ettim ettim ve sonunda gerçek oldu… J
Atladık arabaya çoluk çocuk gittik bir akşamüstü iş çıkışı…
İlk karşılaşmamız mozaikler ile oldu…
Biz yaptık bir tane de hemen oracıkta, armağan ettik gelecekteki nesillere J
Yumuşak kil üzerine farklı renkteki minik taşları yapıştırmak suretiyle yapıldığını öğrenip şaşırdık.
Sonra ki durak ise İpek kızımın ismine münhasırdı. Hatay’ın ilçesi Samandağ’a uğradık. İpek kozalarından yapılma peçete halkalarımı ve tacımı almıştım gezi bitiminde…
Bir de anı olarak ipek kozalakları...
İlerde kızıma hediye ederim. Ya da o bir yerlere gittiğinde bakıp bakıp onu hatırlarım belki…
İlerde kızıma hediye ederim. Ya da o bir yerlere gittiğinde bakıp bakıp onu hatırlarım belki…
Samandağ’dan çıkışta halis nar ekşisi de vardı yanımızda… Hani şu marketlerde satılan nar ekşisi sosu gibisinden değil. %100 nar ekşisi. Hiçbir katkı maddesi olmayanından.
Marketlerden aldığınız ya da gördüğünüz nar ekşisi sosunun arkasını çevirip etiketini bir okuyun. Bir daha almazsınız siz de benim gibi.
Samandağ’daki nar ekşisini görür görmez sarıldım hemen kavanoza bu yüzden…
Samandağ’ın hatıra defterine de bir şeyler yazdık oracıkta, çıkışta nefis Mamül ikramıyla uğurlandık. Antakya kömbetine benzer ama iki gömlek daha üstün bir lezzet. İçinde hurma ve ceviz var. Maalesef satıldığı yere uğrayamadık fırsat bulup, gezdiğimiz rotada karşılaşamadık da. Antakya tarafında kömbete sık sık rastladık ama mamül yoktu.
Başka ilçelerini de gezdik. Peynir çeşitleri arasında başımız dönüp köy peyniri ve çökelek e karar kıldık.
Zahter vardı bir de… Evimizde şimdi sabah kahvaltısında yağ katıp hazırlıyoruz hemen.
En çok eşim sevindi bu geziye sanırım. Çok sevdiği ama İstanbul’da bulamadığı kabak tatlısına kavuştu. Kilo ile alındı. Kirece yatırılmış kabak reçeli de aslında bu.
Kırma yeşil zeytin var bir de… Minik minik ama tadı nefis, bu yazıyı yazarken bile gidip buzdolabından çıkarıp yeme isteği duyuyorum.
Ne güzel farklı kültürleri, lezzetleri tanımak...
Bıkkınlık var üzerimizde sıradanlığa karşı.
Hep aynı boy ve de renkte yumurtaya karşı, aynı kıvamda yoğurta aynı boyutlarda zeytine karşı…
Büyükşehir hizaya sıraya sokuyor, sınıflıyor her şeyi, yediğimizi içtiğimizi de…
Bir nefesti gitmek o diyarlara biraz hayal de olsaJ
Eyüp Feshane’de yapılan Hatay günleri adlı fuara katılmış olmak güzeldi ve Hatay’a gitme isteğimizi bir kat daha artırdı…
Bir akşam iş çıkışı Hatay’a fiilen gitmedik ama ruhen gittik, o atmosferi yaşadık.
Fuarda stand kurarak bu atmosferi yaşamamıza vesilen olan herkese çok çok teşekkürler…
Ayrı bir teşekkür ise Samandağ Kaymakamlığına… Standındaki içten arkadaşlara, öğretmen hanıma, ipek kozasını işleyen ellere, nar ekşisini yapan anneye, onu bize getiren oğluna, mamülü yapan ve ikram eden ellere çok ama çok teşekkürler…
Kısmet olsun sizleri memleketinize gelerek de ziyaret etmek…
Bütün fuar içinde en çok keyif aldığım stand sizlerinkiydi…
Bu işi ticari yapmayıp yürekten yaptığınızı görmek, o deftere duygularımı aktarmak güzeldi…
Aynı atmosferi siz de yaşamak istiyorsanız, fırsatınız var ise gidin vakit geçirmeden…
Son tarih 01. Nisan 2012…
Yer: Eyüp-Feshane(İSTANBUL)
Fuar çıkışı hava güneşli ise yürüyün Balat yönüne doğru, Haliç’in keyfini sürün. Ya da enerjiniz yok ise o günlük çıkın teleferik ile PiyerLoti’ye… Haliç manzarasını seyrederken çayınızı kahvenizi yudumlayın. Eyüp Cami’ni ziyaret edin ya da. O havayı soluyun, yenilenin, huzur bulun.
Hangisini tercih ederseniz edin gün sonunda bambaşka diyarlara gitmenin dinginliği mutluluğu olacak içinizde…