30 Mart 2012

HATAY'A YOLCULUK


Hatay…
Yıllardır hep gitmek görmek, çarşılarında gezinmek, tarihine tanık olmak, havasını solumak istediğim, aklımın bir köşesinde yer alan şehir…
Kültürlerin karışımı bir diyara gidip farklı lezzetlere ulaşacağımız, şölen havasında geçeceğini hayal ettiğim bir gezi…
Hayal ettim ettim ve sonunda gerçek oldu…  J

Atladık arabaya çoluk çocuk gittik bir akşamüstü iş çıkışı…

İlk karşılaşmamız mozaikler ile oldu…
Biz yaptık bir tane de hemen oracıkta, armağan ettik gelecekteki nesillere J
IMG_0150
Yumuşak kil üzerine farklı renkteki minik taşları yapıştırmak suretiyle yapıldığını öğrenip şaşırdık.

Sonra ki durak ise İpek kızımın ismine münhasırdı. Hatay’ın ilçesi Samandağ’a uğradık. İpek kozalarından yapılma peçete halkalarımı ve tacımı almıştım gezi bitiminde…
IMG_0184 IMG_0204
Bir de anı olarak ipek kozalakları... 
İlerde kızıma hediye ederim. Ya da o bir yerlere gittiğinde bakıp bakıp onu hatırlarım belki…
Samandağ’dan çıkışta halis nar ekşisi de vardı yanımızda… Hani şu marketlerde satılan nar ekşisi sosu gibisinden değil. %100 nar ekşisi. Hiçbir katkı maddesi olmayanından.
Marketlerden aldığınız ya da gördüğünüz nar ekşisi sosunun arkasını çevirip etiketini bir okuyun. Bir daha almazsınız siz de benim gibi.
Samandağ’daki nar ekşisini görür görmez sarıldım hemen kavanoza bu yüzden…
Samandağ’ın hatıra defterine de bir şeyler yazdık oracıkta, çıkışta nefis Mamül ikramıyla uğurlandık. Antakya kömbetine benzer ama iki gömlek daha üstün bir lezzet. İçinde hurma ve ceviz var. Maalesef satıldığı yere uğrayamadık fırsat bulup, gezdiğimiz rotada karşılaşamadık da. Antakya tarafında kömbete sık sık rastladık ama mamül yoktu.

IMG_0178
Başka ilçelerini de gezdik. Peynir çeşitleri arasında başımız dönüp köy peyniri ve çökelek e karar kıldık.
Zahter vardı bir de… Evimizde şimdi sabah kahvaltısında yağ katıp hazırlıyoruz hemen.
En çok eşim sevindi bu geziye sanırım. Çok sevdiği ama İstanbul’da bulamadığı kabak tatlısına kavuştu. Kilo ile alındı. Kirece yatırılmış kabak reçeli de aslında bu.

Kırma yeşil zeytin var bir de… Minik minik ama tadı nefis, bu yazıyı yazarken bile gidip buzdolabından çıkarıp yeme isteği duyuyorum.

Ne güzel farklı kültürleri, lezzetleri tanımak...
Bıkkınlık var üzerimizde sıradanlığa karşı.
Hep aynı boy ve de renkte yumurtaya karşı, aynı kıvamda yoğurta aynı boyutlarda zeytine karşı…
Büyükşehir hizaya sıraya sokuyor, sınıflıyor her şeyi, yediğimizi içtiğimizi de…

Bir nefesti gitmek o diyarlara biraz hayal de olsaJ
Eyüp Feshane’de yapılan Hatay günleri adlı fuara katılmış olmak güzeldi ve Hatay’a gitme isteğimizi bir kat daha artırdı…
Bir akşam iş çıkışı Hatay’a fiilen gitmedik ama ruhen gittik, o atmosferi yaşadık.

Fuarda stand kurarak bu atmosferi yaşamamıza vesilen olan herkese çok çok teşekkürler…
Ayrı bir teşekkür ise Samandağ Kaymakamlığına… Standındaki içten arkadaşlara, öğretmen hanıma, ipek kozasını işleyen ellere, nar ekşisini yapan anneye, onu bize getiren oğluna, mamülü yapan ve ikram eden ellere çok ama çok teşekkürler…
Kısmet olsun sizleri memleketinize gelerek de ziyaret etmek…
Bütün fuar içinde en çok keyif aldığım stand sizlerinkiydi…
Bu işi ticari yapmayıp yürekten yaptığınızı görmek, o deftere duygularımı aktarmak güzeldi…

IMG_0176
Aynı atmosferi siz de yaşamak istiyorsanız, fırsatınız var ise gidin vakit geçirmeden…
Son tarih 01. Nisan 2012…
Yer: Eyüp-Feshane(İSTANBUL)

Fuar çıkışı hava güneşli ise yürüyün Balat yönüne doğru, Haliç’in keyfini sürün. Ya da enerjiniz yok ise o günlük çıkın teleferik ile PiyerLoti’ye… Haliç manzarasını seyrederken çayınızı kahvenizi yudumlayın. Eyüp Cami’ni ziyaret edin ya da. O havayı soluyun, yenilenin, huzur bulun.
Hangisini tercih ederseniz edin gün sonunda bambaşka diyarlara gitmenin dinginliği mutluluğu olacak içinizde…

28 Mart 2012

BALABAN KÖYÜ & TERKOS GÖLÜ


Yeni bir yer keşfetmek, kalabalıklardan uzak, kimsenin bilmediği ama sizin artık bildiğinizi düşündüğünüz…
Çok şahane oluyor biliyor musunuzJ

Biz gittiğimizde karlar vardı daha etrafta ama pırıl pırıl yakan bir güneş, Şubat ayındaydı, mekanı keşfedişimiz

Terkos gölüne diye yola çıkıp bu parkla karşılaşıp, koca parkta tek başımıza olmak, gönlümüzce enseden kar bırakma şakası yapmak, spor aletlerinde akrobasiler yapmak, çocuk olmak güzeldi… Kışın ortasında bahardan bir gün yaşamış olmak da.
İpek’in açık havada saatlerce uyuması…
Derme çatma da olsa bir piknik yapmış olmak güzeldi…
Köylerin ortasından tavukları yoldan kaçırarak arabayla yol almak, sonrasında Terkos gölü kıyısında yürümek, çamurlara batmak da güzeldi J

Park’ın güzelliği bir tarafında modern bir park olmasına karşın, eski parkın halen orada duruyor olmasıydı.
Hani bizim çocukluğumuzun parklarından, demirden her şey. Kaydırak, salıncak, tahterevalli
Nostalji yaşadık böylece…
O kaydırağın kirine pasına bakmadan, şöyle bir kaydık yukarıdan aşağıya, mutlu olduk…
IMG_1582


Kirlenmek güzeldir sloganının farkına vardık.
Güzelmiş gerçekten deJ

IMG_1678

22 Mart 2012

Sapanca Gölü Kıyısında Bir Gün...


Bahar geldi…
Özlemişiz gökyüzünde parlayarak kendini gösteren güneşi, rüzgârsız durgun havayı…
Kızarmayı günün sonunda güneşin etkisiyle ve sıcağında birazcık da olsa terlemeyi belki de…

Bu Pazar böylesi günlerden biriydi…

DSC03144-1


Sapanca gölünün kenarında bizden tam puan alan bir mekan ve kahvaltı eşliğinde…

DSC03149-1


Esas güzellik mekan ve nefis kahvaltı değil de bu kahvaltıyı üniversite arkadaşlarımızla yapmış olmaktı belki de… Ya da çocuklarla göl kenarında açık havada vakit geçirmiş olmak, kahvaltı sonrası yürüyüş, salıncakta sallanmak, tahterevalliye binmek hep birlikte, bir tarafında baba-oğul, bir tarafında ana-kız…

IMG_2819-1 IMG_2855-1


Ya da esas güzellik İstanbul’un dışına çıkmış olmaktı, gezmiş olmaktı kim bilir…

Hepsi birbirinden güzeldi ve hepsi aynı günün içindeydi...
Gün sonunda mükemmelliğin kıyısında bir gün geçirmenin verdiği mutluluk, dinginlik vardı…

IMG_2859-1


Ve güzel bir açılış yapmış olduğumuzu düşünmek…
Hani vardı ya şu yazıda…
Her hafta sonuna bir gezi bahar mevsimini bekleyen…

Sapanca göl kıyısı hiç hesapta olmayan bir geziydi ama ilk sırayı aldı…

Pek plan yapmamak gerekirmiş bazen ama plansız da olmuyor...

İstemekle başlıyor herşey, planlar bunun için var...

İstiyoruz çok hem de...

IMG_2789-1



16 Mart 2012

BAZEN

Bazen inanması güç oluyor…
Sabah yatağımda bir bebek ve bir çocuk görüyor gözlerim
Görüyor ama inanamıyorum bir süre…
İnanmaya başladıktan sonra yüzüme bir gülümseme konuyor…
Bebek çocuğun elindeki oyuncağa azimle uzanmaya çalışıyor. Çocuk, oyuncağından bebeği uzaklaştırmaya çalışıyor.
Bebek kıkırdıyor bu duruma, hoşuna gidiyor bu oyun belli…
Bense uzaktan seyrediyorum…
Bir manzarayı keyifle seyreder gibi…

Bu çocuklar benim mi? İki çocuk annesi miyim ben şimdi…
Daha dün gibi değil mi dershanede deneme sınavları, üniversiteye kayıt, hatta o gün yemekhanede yediğim menü bugün gibi aklımda…
Aynalı yemekhane ne de hoşuma gitmişti.
Yayla Çorbası, Tavuk Şnitzel, Peynirli Spagettive Kavun… Yediğim en lezzetli yemekti sanki…

Fakülteye giderken çıkılan Maçka yokuşu, Maslak kampüsünde her köşeden çıkıveren, yurdun önünde bekleyen köpeklerimiz…
Ödev proje koşturmacası, etüd salonunda sabahlamak, ya da sabah ezanla birlikte oda arkadaşlarımı uyandırmadan etüd salonuna doğru şıpıdık şıpıdık terliklerle yol almak
Gözlerimi dinlendirmek için Levent gökdelenlerini seyre dalmak… 



Staj sonrası iş telaşı… O kısma geçmek istemiyorum nedense, ömrümün kalanı da çalışan biri olarak geçeceğinden, ben o değerli 4 yıla odaklanmak istiyorum… Üniversite yıllarıma…
Özlemle anıyorum ne güzel, güzeldi, hatırlaması da yad etmesi de ayrı güzel…
Üniversiteme gidip içini şöyle bir arabayla dolaşıp çıkmak hoşuma gidiyor

Bazen durup düşünüyor, dalıyor insan...
Bir yumak haline dönüşüveriyor herşey
Hüzün, mutluluk, huzur, özlem...
Bir yumak oluveriyor...
Bazen...