New year spirit- Yeni yıl coşkusu…
İşte ortak nokta burası, dinler farklı olsa da…
Bunu hissedebilmek son damlasına kadar…
Ne kadar erken o kadar çok, o kadar güzel…
31 Aralık Akşamı gece 12yi vurduğunda cebimizde ruhumuzda ne kadarı kaldıysa o kâr yanımıza…
Sonrası mı? Her şey eskisi gibi olacak, o yüzden bu günlerin kıymetini bilmek gerek…
Zira, saat 12yi vurup da uykunun yolu tutulduğunda o coşku, o ruh hali tüm kırıntılarını toplayıp gitmiş olacaktır siz uyandığınızda…
Zaman ne çabuk geçmektedir hüznü belki biraz da üstüne…
O yüzden ne kadar erken duyulmaya başlanırsa bu duygu o kadar güzel. Aralık ayının tamamını kaplasın mümkünse…
Çünkü en güzeli yılbaşı akşamına kadar geçen sürede hissedilenler…
11 Aralık Cumartesi itibariyle bu ruhun içine pamuklara dalar gibi daldım…
Sadece ben mi?
O gün orada o masanın etrafında bulunan 11 eşsiz hatun ile birlikte daldık ve çıkamadık…
Bir masaldı, biz de masalın içinde kraliçeler, hepimiz farklı ülkelerden gelip buluştuk o masanın etrafında…
Bize bu masalı yaşatan, o güzel atmosferi oluşturup, eşsiz sofranın, süslemelerin ve detayların büyüsü ve keyfi içerisinde bu duyguları paylaşmamıza sebep olan ev sahibemize teşekkürlerin en büyüğü…
Ve paylaşılan tatlar…
Önce tuzlular,
Müge H. den tadına doyamadığım ve şu günlerde canımın çektiği, biran önce evde yapılması hedeflenen Karaköy böreği
Kıyma ile üzüm nasıl yakışır böyle birbirine…
Fadime’den zeytinyağlı sarma, en çok yediğim ve midemde tatlılara yer kalmamasına sebep olan nefis sarmalar...
Esra’dan yoğurtlu havuç salatası, kaşık kaşık yenen, hoh yaptıkça buram buram sarmısak kokturan:)
Coşkuyu artıran sunumu ile yılbaşı ağacı görünümüzden patates salatası evsahibemiz Neslihan'dan
Müge K’den yine yılbaşı temasını hatırlatan sunumu ile Peynir Topları
Ve benden Müge K.’nın annesinin tarifi ile Peynirli Kıyır Poğaça, son zamanda fırınımda yegâne pişen tariftir kendisi…
Ve tatlılar…
Sarmalar ve börekle dolan midede tatlılara pek yer kalmayınca paket olup sonradan afiyetle ağız tadıyla yendiler… Böylesi pek de güzel oldu.
Münevver Ablanın nefis makaronları,
Kahveli ve Kestaneli...
Yasemin’in coşkuyu doruk yaptıran Kütük pastası:) Hep hayalimdi yapmak, olmadı ama kendisini yemek görmek kısmet oldu…
Ayşem’in çikolatalı bişiyi ama o bile yeniyıl havasına bürünmüştü üzerindeki süsleme ile… Sonradan afiyetle yenildiğinde görüldü ki nefis birşey, yapılmalı ilk fırsatta...
Berceste’nin Baharatlı elmalı muffinleri, bol ceviz ile… Yine sonradan tadıyla afiyetle yendi…
Ve nefis sunumuyla Panottene Neslihan’dan…
Çok beğendim çok… Mayasının tadı, şekerlemelerinin tadı, kekinin dokusu ile çok güzeldi…
Hem sofrada yendi hem sonradan tatlı paketinin içinden çıkan lokmadan yendi…
Bu lezzetlerin hepsi bu özenli sofraya konuk oldular...
Ve hediyeleşme için çekiliş zamanı
Hediyeler Ağacın altında... Herkes hediyesine kavuştu...
ve ben 11 Aralık öğleden sonrası yeniyıl akşamını yaşadım sanki, ama ertesi gün uyandığımda halen devam ediyordu yeniyılın coşkusu...
18 Aralık 2010
8 Aralık 2010
YENİ YIL KARTPOSTALLARI…
Kimden KLUBEM |
Her yılbaşı öncesi, bayram öncesi memleketimde, şehrin meydanında kartpostal standları kurulurdu 15 gün boyunca, açık havada… Çeşit çeşit kartpostallar, bir sürü kartpostal satıcısı beklerlerdi…
Pullu tebrik kartları vardı, bebekli çocuk fotoğraflı kartlar, hani büyük adamlar gibi giyinmiş sevgili modunda olan çocuk fotoğrafları olanlardan ya da tombul bebeklerin olduğu çeşitli şirin masum halleriyle kartpostallar…
Siyasi kartpostallar da olurdu, tebrik amaçlı değil ama kitap defter arasında sakladığımız, üzerinde bir fotoğraf bir çizim eşliğinde Nazım’dan şiirler, Can Yücel’den şiirler, sözler olan…
Kimden KLUBEM |
Çok sevdiğim bir şiir hala ezberimde o kartpostallardan… Yabancı bir şairdendi ismini şimdi hatırlamadığım…
Geleceğim
Bazen uykudayken sen
Beklenmedik uzak bir konuk gibi
Sokakta bir başıma koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstünden
Usulca gelecek
Bir köşeye ilişeceğim
Bir zaman karanlıkta bakacağım yüzüne
Ve yorgunluk gözkapaklarını indirince
Seni kucaklayacak
Ve çıkıp gideceğim…
Kimden KLUBEM |
Mektup kağıtları vardı sonra, fonları çeşit çeşit, rengarenk, kimisi askerlere özel, kimisi sevgiliye özel,
Rengarenk zarflar bir de…
Seçenekler sonsuzdu, zarflar çeşit çeşit, kartpostallar çeşit çeşit, mektup kağıtları çeşit çeşit…
Ve biz uzun uzun vakit geçirirdik abimle o kartpostalcıların önünde… Hava soğuktu çoğu zaman, bayramlar kışın son vakitleri, baharın erken vakitlerindeydi… Yeni yıl öncesi her daim soğuk olurdu… Şimdi yine olsa yine gitsek abimle yine baksak uzun uzun alsak 3-5 tane dönsek evimize, geçsem sobanın yanıbaşına ve başlasam yazmaya hem mektuplarımı hem kartlarımı… Şiirler, sözler olan kartlarımı da defterimin arasına saklasam yine…
Kimden KLUBEM |
Bu özlem artık durdurulmaz oldu, kitapçılarda yeni yıl kartpostalları arandı ve şaşırıldı.
O kadar azdı ki kartpostal çeşidi, bir kitapçıda hiç yoktu, bir kitapçıda sadece Unicef kartları vardı az biraz…
Bulabildiklerimle dönüldü ve ilk güvercinler dün uçuruldu uzaktaki dostlara, minik dostlara, kuzenlere…
Daha çok güvercin gerekiyor bana…
Yeniden başlamalı dolaşmaya, yeni kartpostallar yeni zarflar için…
Kimden KLUBEM |
Ve yıllar sonra yeniden kartpostal yazınca ve postaya verince hiç sevmediğimi fark ettim telefon mesajları atmayı bayramlarda yeniyılda,
Ya da mail göndermeyi topluca…
Oysa kartpostal yazmak bambaşkaydı…
Ruhumun bir parçasını da koyuvermiştim zarfların arasına, benden bir parça da çıkmıştı yola..
Oysa ki klavyenin tuşlarına, ekranın pixellerine hiçbir şey sığmıyordu…
5 Aralık 2010
BELGRAD'DA YILIN SON YÜRÜYÜŞÜ
Belgrad'da yılın son yürüyüşünü yaptık sanırım.
Sonbaharın 20 derece üstü son günüydü muhtemelen Cumartesi...
Bu havayı fırsata dönüştüren başka güzel dostlarla da karşılaştık bu yürüyüşte...
Keyifli ve bir o kadar da uzun süren bir yürüyüştü...
Öncesinde ufak çaplı kahvaltı pikniğimizi yaptık... Sandwichler ve asla ayrılamadığımız bal& kaymak& ceviz üçlüsü ile... Bahçeköy'den alınmış Taddoy'un nefis ekşi mayalı ekmeği yanında...
Ve sonrasında 3 saatlik yürüyüş...
Can için yürüyüş kısmen yürüyerek, daha çok koşarak, yorulunca da bisiklet üstünde geçti ve en sonunda da annesinin omzunda uyuya kalarak bitti.
Sonbaharı artık uğurladık, sarılı turuncuları sevdik bol bol... Yapraklar bu kadar mı sevilir?
Yürüyüş boyunca karşılaştığımız minik dostlar vardı. Sahiplerinin ilerisinde heyecanla&mutlulukla koşan&yürüyen...
Ve sen vardın. Minicik bedenine dünyanın anlamını kattın da çıktın karşımıza... Öylesine bir bağ kurduk ki seninle, bir başka düzleme taştım o iplerle. Senin varlığına yaşamına şahit olmak bambaşkaydı. Bu şahitlikle insan bir tek saf huzur duyardı, ne tasa kalırdı yarından ne de bir başka mesele taşırdı yüreğinde... Bir tek senin bıraktığın o saf huzuru duydum işte ben de...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)