13 Haziran 2012

Basel, Strasbourg ve Rust


Basel, Strasbourg ve Rust
Hepsi farklı ülkelere ait üç şehir. Sırayla İsviçre, Fransa ve Almanya...
Birinden diğerine geçmek ortalamada 1 saat sadece araba ile. 
Basel; ayak basıp havaalanında bir dizi sorun ile karşılaştığımız, sonrasında ise bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ile yine gezemediğimiz şehir haline geliyor. Oysa ki planda öğleden sonra vardığımız mekanı gezip sonra Strasbourg'a yol almak var.


Sorunsuz geçen bir uçak yolculuğu sonrası varılan Basel...
Daha önceki seyahatlerimizde bizi sabahın ilk ışıklarında nefis bir havada karşılamıştı her vakit. 
Vardığımız saatlerde hava güneşliydi. Oysa ne tuhaf! Hava durumu yağışlı gösteriyordu öğleden sonrasını!

İlk kez iki çocuklu ve ilk kez bu kadar çok eşya ile çıkılan bir tatil...


Basel Havalimanında eşyalarımızı sorunsuz ve de eksiksiz alıp Europcar ofisine yönlendiğimizde başlıyor seri...

Sorun 1: Iphone daki navigasyon programı çalışmıyor. 


Bütün otel adresleri, uğrayacağımız noktaların olduğu program yani. Elimiz kolumuz bağlanmış durumda. Eşimin stresini tahmin edebiliyorum. Nasıl gideriz nasıl buluruz onca yeri? En yakın marketi nasıl şıp diye buluruz?


Derken eşim iyi haberi veriyor. Kiraladığımız arabanın içinde gps var. Sonrasında kendi navigasyon programımız da çalışıyor üstüne ve sorun ortadan kalkıyor ama 30 stresli dakika yaşatıyor bu durum sonuçta bize. 


Sorun 2:Biz kiraladığımız arabayı teslim almak ve gps sorunu ile uğraşırken Can'ın kiraladığımız arabayı beğenmeyip park alanında gördüğü Seat marka arabayı neden kiralamadık diye tutturması, ağlaması.


Seat'ın bagaj açılırken o arkadaki S logosunun içe döndürülerek açılıyor olması sevdiği şey. Eşyalarımız çoktu sığmazdı ki o arabaya deyince biz "neden çok eşya aldınız o zaman, almasaydınız" diye devam eden ağlama durumları. Gecikmiş öğle uykusu sendromu. Eş zamanlı süren navigasyon sorunu. Gerilen sinirler. 

Sorun 3: Araba kiralama firmasında ayrı ayrı iki rezervasyon gözüküyor benim adıma.


Hayır diyorum tek rezervasyon yaptırdım ben, ödemesi de yapıldı. 10-15 dakika sürüyor çözmeleri. Acaba çift ödeme mi olacak şimdi, iptal edilmeyen kiralamaların ücretleri otomatik olarak çekilebiliyor çünkü deyince verilen cevap -Bilemeyiz, olabilir de, hesabınızı kontrol etmenizi öneririz! 
İçimi ferah tutup bir şey olursa dönüşte çözeriz artık deyip bu sorunu da geride bırakıyorum. 


Sorun 4: Arabayı çalıştırmayı beceremiyoruz. 


Hiç bu kadar lüks bir arabaya binmedik, kiralamadık daha önce, el freni bile tek tuş, anahtar çevirmece yok. Europcar ofisine yeniden dönüyorum yardım için. Neyse ki arabalar hemen yakınında ofisin, havaalanınında içinde. Meğerse sorun otomatik arabaya alışmış ayaklarmış. Araba bize göre lüks ama Türkiye'deki arabamız gibi otomatik değil manuel:) Debriyaja basmak unuttuğumuz şey. Düğmeye basarken beraberinde debriyaja da basınca duyuyoruz motor sesini:) Nihayetinde mekândan ayrılmayı başarıyoruz. Geriye kalan tek sorun ağlamaya bir süre daha devam eden Can... Halen söyleniyor Seat'ı almadığımız için. Bir daha ki sefere Seat kiralamak konusunda anlaşıp konuyu tatlıya bağlıyoruz. 


Ve başlıyor yağmur. Basel içerisinde bir adres arıyoruz şimdi de. Yağmur dehşet bir hal alıyor. Eşim alışverişini yapıyor ve de geliyor. Çocuklar uyuyor arabada. Ben bekliyorum. Yağmur deli gibi. Hava nemli ve de sıcak ama. 


Basel'i gezmek hayal oluyor bir kez daha... 
Akşam ki otel rezervasyonumuz Strasbourg'da ve yağmur ile geçen süreyi yolculukta kullanıp Strasbourg'a otele varıyoruz. Otel odasına önce alışamıyorum ve de beğenmiyorum nedense. Sonra sonra alışıyorum. Bebek yatağı konması için not bıraktığım halde konmamış halde buluyorum. Yataklar tek kişilik... Bu tür problemlerle tatil boyu karşılaştık durduk. Her otelin bebek yatağı konusunda farklı uygulaması var. Kimisinde ücretsiz, kimisinde var ama ücretli. Kimisinde ise hiç yok. 6 otel değiştirdikten sonra bu tür şeylere takmamayı öğreniyor insan:) 


Eşyaları da otele attıktan sonra tamam artık başlayabiliriz değil mi?
Strasbourg'da bir akşam yürüyüşüne çıkıyoruz. Otelimiz merkeze yakın ve buraya gelmek ile ne kadar iyi bir iş yaptığımızı fark ediyoruz. 
Petite France, büyüleyici...



1-IMG_6984




Yol üzerinde gördüğümüz ilginç bir kafeye oturuyoruz. Tatlılar biraz tanıdık ama farklı şeyler de var. Tunuslu olduklarını öğrendiğimiz kafe sahibinden Tunus'un yöresel tatlılarından bize önerdiklerinden tadıyoruz. Favorimiz aşağıdaki hafif şerbetli irmikli kurabiye oluyor. Kurabiyeler kapış kapış gidiyor aramızda. Ve içecek olarak da nane çayı. 
Hep midemiz bozulunca bize içirilen ve belki de bu yüzden mümkün mertebe uzak kaldığımız nane çayının meğer ne güzel lezzette olduğunu fark ediyoruz. Türkiye'ye dönünce biz de deneyelim bunu deyip ayrılıyoruz...

1-IMG_6955-0011-IMG_6958


Strasbourg demek kanalların kenarında tarihini ve orjinalini korumuş evler demek... Temiz sakin bir şehir...
Bir başka gün Botanik parkına yol alıyoruz. Yolculuğun devamında Almanya tarafında gezeceğimiz botanik parkların şahaneliğinden bi haberiz daha.... İdare ediyoruz Strasbourg 
botanik parkında...

059-DSC00387


Akşamına dönüşte nehir kenarına oturup tembellik ediyoruz Fransızlarla beraber biz de... Türkiye'den getirdiğim piknik örtümüz her daim çocuk arabasının altında bize amade... 
Bol bol kullanıyoruz örtümüzü her fırsatta... 
Bir keyif bu... 

077-DSC00436 075-DSC00427 013-IMG_6992 067-DSC00399


Bir başka yürüyüşte upuzun cadde ve sokaklar boyunca kurulmuş olan eskici pazarına rastlıyoruz Strasbourg'da.  Selen aşağıdaki fotoğraf senin için:) yukarıdaki fotoğraf ise caddenin ortasında bir yerlerden. Fotoğrafın ortalarında bulunan ben, sırtımda İpek ve çocuk arabasına binmekle inmek arasında olan Can ile yol alıyoruz:) Hem mekanı inceleyip hem iki çocuğa birden sahip çıkmaya çalışıyorum:)


068-DSC00405

3 günün sonunda bu şehirden gerçekten istemeye istemeye, doyamadan ve son bir kez daha gidelim Petite France'a deyip ayrılıyoruz. Petite France bizi öyle büyülüyor ki sonraki yıllar bir fırsat bulup yine gelmeli bu diyara... 1-IMG_6990 076-DSC00435


Sıradaki şehrimiz Almanya'da Rust idi... Rust'ı Rust yapan mekanı tanıtımın yazısı bir sonraki yazımızda olsun... 
Bir günün 48 saat olmasını en çok ama en çok isteyeceğimiz günlerden biriydi bizim için çünkü...

7 yorum:

queen_ff dedi ki...

Iphone'un navigasyonu demek herşey demek.Nasıl bir durumda olduğunuzu az çok anlayabiliyorum..Neyseki uzun sürmemiş.
Yine muhteşem notlar.Yine muhteşem bir enerji.
Lütfen daha çok yaz.Daha çok fotoğraf ekle.Yazılarını okurken hiç bitmesin istiyorum Pınar ;)
Sabırsızlıkla rust yazınıda bekliyorum :))
Sevgilerimle..

nohut oda dedi ki...

nasıl özenıyorum size..gıpta damarım çatlamak üzere:)

Adsız dedi ki...

ne güzel iki çocukla gezmeye gönül vermiş bir çiftsiniz, benim eşim için antalyaya gitmek bile fantazi..

arsız bela dedi ki...

güzell

Adsız dedi ki...

pınar hn merak ettiğim gezi organizasyonunu nasıl yapıyorsunuz,tüm ayrıntılarla uğraşmak zor değil mi bizim gibi ilk defa yurt dışına çıkmayı düşünen bebekli bir çifte nasıl bir öneride bulunursunuz?gül

DARMADAGIN dedi ki...

Modern zamanın Evliya Çelebi'lerine selam olsun.

Moral bozulmasın diye cok dikkatli okumuyorum bu tarz yazıları..

sirinanne dedi ki...

Ne güzel bir gezi.
Resimler harika.