12 Şubat 2007

HAFTASONU

haftasonu sahilde
Güzel bir hava vardı haftasonu İstanbul'da. Fırsatı değerlendirip Emirgan sahillerine inenler arasında benle eşim de vardık. Bahar gelmiş gibi güneş ve ılık havada cekete-monta ihtiyaç duymadan dolaştık bir süre. Güneş yüzünü biraz çekince hemen soğudu hava. Tekrar ilk durak noktamız Balta Limanına döndük. Haftasonu sahil trafiği çok kötü oluyor. Sahile giden en kestirme ve trafikten arınmış yol; 2.köprü ayağından Balta Limanı tabelasını takip etmektir. Hemencecik Balta Limanı sahiline varırsınız. Araba park etmek için gayet sakin güzel bir köşedir üstelik. En güzel istikamet sol kolunuza doğru yürümektir, yani Emirgan tarafına. Haftasonu havanın güzelliğinden ve sanırım balık için uygun bir zaman olmasından sahil boyunca sıra sıra balık tutmakla meşgul birçok kişi vardı. Onları seyretmek de apayrı bir keyif, kimisi ailece gelmişlerdi. Herkesin tuttuğu balıkları biriktirdiği kovalar çeşit çeşitti. Yalnız yürürken dikkat etmelisiniz yoksa bir oltaya takılıp hem balıkçı arkadaşın ipini koparabilirsiniz hem de kancası giysinize dolaşabilir. Ama oltacıların arasından geçmek ayrı bir keyiftir. Oltalarını denize savuruşları için durup yol verir beklersiniz keyifle...
Yürüyüş yolunda biraz daha ilerleyince ünlü Çınaraltı Kahvesini görürsünüz sol tarafınızda. İçinizden oturup mola vermek de geçebilir ya da benim yaptığım gibi yürüyüşe devam edip, Emirgan otobüs durağının olduğu yerdeki çocuk parkında, banklardan birine oturmayı tercih edebilirsiniz. Hem daha sakin olacaktır hem de oynayan çocukları seyretmenin keyfini yakalayabilirsiniz:) Bu sakinlikte kitabınızı güzel hava eşliğinde okumak da cabası.
Eğer kitap okumak değilse niyetiniz, molayı kısa tutup, Sakıp Sabancı Müzesine gidebilirsiniz. Moğol İmparatorluğu ile ilgili bir sergi var şu günlerde.

Her gün köprüden geçerken imrenerek baktığım sahillerde dolaştığımı farkedince sanki bir mucize yaşıyormuş gibi hissettim. Çok keyifli idi çok. Yürüyüşte yaptığım diğer şey ise sahil boyunca mütevazi evleri incelemek oldu. Hep yaşlı yüzler vardı camlardan bakan. Ordaki hayatları ve gündelik hayatı düşündüm şu anki okuduğum Cevdet Bey ve Oğulları'ndan etkilenerek biraz da. Emirgan'dan sonra ise ne yazıkki kapalı kutu gibi olan villalar başlıyor ve yönünüzü tamamiyle sahile dönüyorsunuz bu sefer. Balta Limanı ise çok içten ve sakin. Önünde ufak bir bahçesi olan denize bakan evler ve eskiliğin, yaşamışlığın getirdiği izler var o evlerde. Balta Limanı civarında ikamet ediyor olmayı isterdim.

Cumartesi akşam üniversiteden arkadaşımın evinde toplandık. Arkadaşımın ilk davetiymiş bu, evleneli 7 ay oluyor, çok heyecanlıydı:) Güzel sohbetle geçen bir akşam oldu. Bize bu güzel sofrayı hazırlamıştı. İlk sefer için gayet iyiydi bence. Tabi bana sorsanız bazı kusurlar bulabilirim ama kendimin ilk vakitlerini düşünüyorum da arkadaşlarımı davet etmiş ve sadece makarna yapmıştım onlara:)) O yüzden arkadaşım ilk misafir ağırlamasını başarılı buldum:)Şu halime de bakın, burnum ne çok büyümüş benim de başarılı buldum filan diyorum:)
melihalarda
Bu haftasonu benim için güzel kahvaltılar demekti bir de. Cumartesi sabahı şirkette çok mükellef bir kahvaltı etkinliği yapıldı. Haşlanmış ve yağda yumurtalar, kaynamış süt, domates, salatalık ve tulum peyniri ile çok güzel bir kahvaltı yapmış oldum. Önceki gün akşamdan da eltimlere gidip balık ziyafeti çektik. Fasulye tanem güzel beslendi bu hafta:) Neyse ki et türlerinden en azından balığı yiyebildiğim için seviniyorum. Benim de balık pişirmeyi öğrenmem gerekiyor. Sanırım fırında pişenleri tercih edeceğim.

Pazar sabahı geç bir uyanış, yaşasın:)Bütün hafta boyunca sabahları yataktan çok zor kalkan ben, yine aynı güçlüğü Pazar sabahı da yaşadım.
Pazar sabahı ise evimizde çok güzel bir kahvaltı yaptık. Köşelere saklanmış ekmek kızartma makinesini çıkardım önce. Böylece taze kızarmış ekmekle kahvaltımızı yaptık. Kızarmış ekmek, güzel bir kahvaltı için baştacı bence.
Ve sabırsızlıkla beklediğimiz LOST dizisinin 7 Şubat da yayınlanan yeni bölümünü ele geçirdik:) Kahvaltıdan sonra onu seyredip yine Lost olduk:) Dizi ilerliyor, olaylar çözüleceğine iyice arap saçı haline geliyor ve biz kopamıyoruz bu diziden:( Oyuncular ve kurgu çok iyi.

Pazar günü yine hava güzel pırıl pırıldı, evimizin karşısında ki parkta birçok aile piknik yapıyorlardı, biz de durmayıp çıktık Haliç boyuna... Haliç suları temiz değildi ama parkları çok güzel hala. İnsanlar çeşit çeşit ve ayrı havadalar benim çok hoşuma gidiyor bu manzara. Sevgilisi ile gelenler, ailecek çoluk çocuk gelenler, içki eşliğinde memleket meselelerini konuşmak için gelenler:)
Yürüyüşten sonra bir banka oturdum. Yine kitap okumak için güzel bir ortam. Hava biraz üşütünce eve döndük.

Epeydir ilk defa mutfakta yeni birşey denedim. Çok kolay geldiği için Serinmavi'nin Mini kedi dili kuplarını yaptım. 1 paket Çilekli pudingi yapıp ikiye kestiğim kedi dilleri ile birlikte dondurma kaselerine paylaştırdım. Kalıptan çıkarmayıp bu şekilde servis yaptım. 1 paket puding ve 12 kedi dili bisküvisinden 4 kup çıkıyor. Resimlerini kek etkinliği için fotoğraf düzeneğini kurunca birlikte çekeyim istiyorum. Dün akşam çektiğim resimlerden pek memnun kalmadım çünkü... Bir gecede buzdolabında beklemeleri daha güzel olur sanırım.
Akşam film seyredelim dedik, malum tembellik de var, geçen haftaki filmlerden de çok memnun kalınmıştı. Ama 3-4 filme başlayıp bıraktıktan sonra pes ettik çünkü filmler maalesef 1-2 saatimizi harcayacak kalitede değillerdi.
Biz de evlendikten sonra ilk defa birşey yaptık. Sıkı durun. Televizyon seyrettik:) Ben gazetede reklamını gördüğüm Pop Star Alaturka'yı önerdim. Kanalları dolaşırkende bahsi geçen Buz Dansı yarışmasını gördük, Asena'yı ,Zeynep Tokuş'u buz üstünde kayarken seyrettik. Her iki programında reklamları çok uzun sürdüğü için iki kanal arasında gidip geldik. Ama bunun tekrarını yapmayı düşünmüyoruz. Bülent Ersoy belki bir şarkı okur diye heveslenmiştik ama maalesef böyle birşey olmadı. Buz dansı için ise profosyonellerin kayışlarını seyretmeyi tercih ederim. 2 dakikalık bir gösteriyi izlemek için jurinin onca laf kalabalığını dinlemeye ve dakikalarca süren reklamları izlemeye değmez.
İşte benden size haberler:) Eskiden gün aşırı sayfamı güncelleyen ben, artık haftada bir ancak metin ekleyebilir oldum. Önümüzde ki günlerde sayfamı daha sık güncelleyeceğim inşallah. 2 gün sonra ki kek etkinliği için bu akşam çalışmalara başlıyorum:)
sevgiler

25 yorum:

Betül dedi ki...

pınar cım özlemiştik...çok iyi oldu... bu arada bende kandime blog açtım.Henüz çok acemiyim ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacagım.Senide ziyaretime beklerim canım.
Betül

Hulya dedi ki...

oh be iyki yazmissin neler yaptigini,boyle sahil boylari felan:)bende dedim bu kiz hasta evdemi yatiyor acaba?cok sevindim ne guzel bol bol yuru,o yurudugun yerlerde ben tam 6 sene gecirdim,cinaralti duragi bizim okul duragimizdi,okul cikislari iki durak one yururduk ki otobus dolmadan binelim diye,bazen boyacikoy,bazen baltalimanina kadar yururudk,konusa konusa arkadaslara.bu yaz gidersek eger Turkiye'ye Emirgab la ilgili guzel projelerim var aklimda:)
Birde pinar bu balik yemekle ilgili hamilelikte bende cok yedim,ton baligi yenmiyor biliyorsundur,ama gecen gun bura amerikali bir arkadastan taze baliginda zararli olduguna dair biseyler soiyledi,kendisi cok bilgili bu konularda doktora falan yaomis biri,ben arastirmadim ama sen bir bak istersen,bende bakicam en kisa zamanda burda,boylede uzun buraya yazdim ama belki bilen birileri varsa paylasir diye,
sevgiler sana ve minik fasulyene

Hülya dedi ki...

Pınarcığım ne güzel gezmiş tozmuşsun.Yaşadığını anlıyor insan bu durumlarda di mi?Senin adına çok sevindim.Keyifli oluşuna...Pastamı beğenmişsin;)

Adsız dedi ki...

Pınar'cım bizim buralara gelmişsin, insan bir uğramazmı aşkolsun. Hava güzel olduğu zamanlarda çınaraltı'na sık sık bizde gideriz haftasonu kahvaltıları için,çiğböreği şahanedir tavsiye ederim...
sevgiler sana ve bebişine, kendine iyi bak,bol bol dinlen..

Adsız dedi ki...

pinar sitende mailini bulmadigim icin aslinda buraya yaziyorum,internettn baktigimda buldugum link,
http://www.fda.gov/oc/opacom/mehgadvisory1208.html

bana cok mantikli geldi aslinda ama bahsettigi turden baliklari genelde turiyede tuketmiyoruz ama yinede obur abliklar icinde local olarak tavsiye alinmasi lazim falan diyor,bilmem tr de mumkunmu boyle seyler?
sen yinede bir doktoruna sorarsin,
sevgiler

Gazoz Agaci dedi ki...

Amanın..Sen de mi Lost çusun? Al bir benzerlik daha :) Ben de bugün ele geçirdim 7. bölümü, ama haftasonunu bekliyorum, eşim de gelsin beraber izleyelim diye.Hem belki 8i de ele geçirmiş olurum 2 bölüm birden izleriz :) 7yi izleyen herkes çok heyecanlı ve doyurucu bir bölüm olduğunu söylüyor ben de sabırsızlıkla haftasonunu bekliyorum..

Berceste dedi ki...

Evet Pınar, uzun aralar iyi olmuyor. Bekliyoruz yeni yazılarını! Pek güzel olmuş gezmek. Sofradaki çiçeklerin kokusu da buraya kadar geldi!
Bir de sen şimdi bu rotayı önerdin ya, artık orada da araba bırakılacak yer, bulunmaz, yollar kalabalık olur :) Sevgiler...

umran dedi ki...

pinarcim yazini okurken .....ah simdi istanbulda olmak vardi ...demeden edmedim.sevgiler

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Punto Amca Demiş ki:

Sevgili Pınar,
yorum bırakmak istedim ama bırakamadım. Sorunu da çözemedim. Umarım genel bir sorun değildir.

Pazar günleri sahil gerçekten kalabalık oluyor. Ama iyi yapmışsınız Sevgili Pınar. Çalışanlar için çok önemli oksijen alabilmek.
Bilmeyenler olabilir diye müsaade edersen kısa bir bilgi vermek istiyorum: Bu aralar Boğaz'da istavrit tutuluyor. Küçük istavritler. Balıkçıların deyimi ile kıraçalar. Bazen de lüferin küçüğü çinakoplar. Kullandıkları oltalara çapari deniyor.Çapari kösteklerden oluşuyor. Kösteklerin ucunda da balık iğnesi var. Bu iğnelere eskiden martı tüyü iliştirilirdi. Şimdilerde naylon tüy kullanılıyor ve balıkları böyle kandırıyorlar.

Hesna dedi ki...

Pınar Merhaba
İstanbul'da olanları kıskanıyorum nerdeyse.Ben çok seviyorum istanbul'u orada yaşayanlar çok şanslı bence.Bebek olmadan önceki günleri tadını çıkar bence ayrıca. Daha sonra fırsat bulamıyor insan bir süre.

Hoşçakal

Hesna

Unknown dedi ki...

O araba park edilecek müsait yerler çok kıymetli Pınar'cığım. Aman dikkat:-)
Biz de Pazar günü Bebek'teydik. Kalabalıktan biraz bunladık gerçi.

Sndrfknella dedi ki...

Dört Bale'yi sevmişsiniz o zaman Güldestan'a kesinlikle gitmelisiniz. www.idobale.com adresinden programları kontrol etmek istedim ama 2007nin programını sitede göremedim. (Dört Bale ile ilgili yazınızı yeni okudum, ama oraya yorum bırakırsam göremeyeceğinizi düşündüğümden buraya ekledim. Umarım sakıncası yoktur.)

Sevgiler

pecete dedi ki...

4 sene Emirgan'da yaşadım. Yazdıkların beni o zamanlara götürdü. Evde yiyecekleri hazırlar, elimizde kahve kupaları yürüyerek sahile inerdik, banklarda oturup balıkçıları seyrederdik. Sanırım orda oturmanın hakkını verdik. Çok güzel yazmışsın. Hem sade hem de zengin olmuş Günlük fikri çok güzel hem rahatlarsın hem de ilerde bebiye güzel bir hediye olur... Sevgiler...

Unknown dedi ki...

Bende resmi gorunce ne kadar ozledgimi hissettim ulkemi:((ne sanlisnizin sevgili Pinar'cim...

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Merhaba Betül,
yeni blogun hayırlı olsun. Hemen ziyaret edip yorumumu bıraktım. Hiç de acemice başlamamışsın, çok güzel blogun. En tez vakittede seni linklere ekleyeceğim
sevgiler

Merhaba Hülya:)
bahsettiğin durakları gördüm, Boyacıköy ve Balta Limanı. Zaten acaba burası tam olarak neresi oluyor diye merak edince hemen otobüs duraklarında ki isme bakıyorum:) Çoook güzel yerler ya, ben de ne çok isterdim oralarda daha çok vakit geçirmeyi. Bundan sonra ben her fırsatta oralardayım:)
Balık konusunda, daha henüz doktora gitmedim. Bu hafta fırsat bulursam gitmeyi düşünüyorum. O zaman sorarım taze balık durumunu. Ton balığı ise yemiyorum, sanırım konserve olduğu için zararlı. Merak ettiğim bir konu neden konserve yiyecekler zararlı?
fasulyem ve benden sevgiler:)
Merhaba Hülya
pastanı nasıl beğenmem, ellerine sağlık. Haftasonları hava çok güzel oluyor ve fırsatı değerlendiriyoruz, eskiden bu kadar yürüyüş yapmazdım, kendimi çok iyi hissetmeme sebep oluyor
Sevgiler
Merhaba Ebru
ne güzel orada oturmak çok büyük bir şans. Her fırsatta inerdim sahile heralde. Çok güzeldi bu haftasonu, cıvıl cıvıl. Çınaraltı civarı da çok güzel. Bu aralar yağlı şeyler yiyemiyorum. Bu durum geçer geçmez, çiğ böreği deneyeceğim:)
sevgiler

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Hulyalar
benimle bu bilgileri paylaştığın için çok çok teşekkür ederim:)) Ne güzel benim ve fasulyemin sağlığını düşünen bir arkadaşımız var:)
Merhaba Gazoz Ağacı
evet biz de Lost çılgını olduk. Şimdi de Prison Break çılgını olacağız sanırım:)Eşinle güzel seyirler
merhaba Berceste
bu bilgiyi paylaşmadan edemedim:) Blog arkadaşlarım park ve ulaşım sorunu yaşamasınlar istedim ama bu bilgi çok yayılırsa hepimiz birden tekrar bu sorunu yaşayacağız:)
Çiçekler gerçekten çok güzel kokuyordu. Nergisler miss gibi kokuyor.
sevgiler
Merhaba Umran
gerçekten bu bahar havalarında İstanbul'da olmak bambaşka oluyor. Ama güzel hava da her ülke güzeldir. Yeter ki bir park olsun, biraz yeşillik, temiz hava, çimler üzerine uzanmanın keyfi de Türkiye'de yok mesela.
sevgiler

Merhaba Punto Amca,
oksijen gerçekten çok önemli, benim ofisimin penceresi bile yok, ışıklarla aydınlanıyoruz. Oksijen almak için bu gezileri sık sık yapmak lazım. Günler uzuyor artık neyse ki. Bu bilgileri ben de eşimin babasından ve annesinden öğrendim. Kıraçaları nasıl pişiripte yiyorlar ki, ufacıklar. Bazı uyanık balık satıcıları, aldığınız istavrit torbasının altına gizlice kıraçaları dolduruyorlarmış. Aman dikkat:)
Ne zaman elimize bir yerden tüy geçse, eşimin babasına veririz, rengarenk tüyleri ne yapıyor diye sorduğumda bu cevap beni şaşırtmıştı. Balıkların tüye gelmesi çok ilginç:)
sevgiler

Merhaba Hesna
bende haftasonu gezisinde düşündüm. Her ülkenin başkentinde yaşayanlar şanslı olanlar bence. Mesela Paris'te, Londra'da, Barcelona ve Roma'da yaşayanlar ayrıca şanslı. İstanbul'da Türkiye'nin baş şehri... Trafik ve kalabalık gibi dertleri de var ama gülü seven dikenine katlanıyor hesabı severek katlanıyoruz İstanbul'a.
sevgiler

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Merhaba Pınar
gerçekten çok kıymetli, zor bulunur oldu artık. Birçok yere gitmekten de park sorunu yüzünden vazgeçiyoruz. Nişantaşı'nı gezmek için Taksim'e ya da Şişli'ye park edip yürüyerek ya da metro ile Nişantaşı'na gelmeniz gerekiyor.
Bebek çok kalabalık oluyor her zaman. Biz de geri dönüş yolunu biraz uzatalım derken epey uzatmış olduk, o trafiğin içinden çıkamadık bir türlü. Aşiyan mezarlığından bir çıkış yolu vardı ama yol çalışmasından dolayı orayı da kapatmışlar:)
sevgiler
Merhaba Sndrfknella:)
ne karmaşık bir isim böyle:)
Dört Bale çok güzeldi evet, Güldestan'ı da hemen not ediyorum. Ben de afişlerinden La Boyadere'in güzel olduğuna dair bir fikre kapıldım. Kostümler ve sahneden çekilmiş fotoğraflar çok güzeldi. 21 Şubat ta oynuyor. Henüz gitmedim ama şimdiden tavsiye ederim:)Karşılaşıp tanışırız da belki:)
sevgiler
Merhaba Peçete,
ne güzel orada oturmak büyük bir şans. Her fırsatta oraya gitmeye çalışsam da ne kadar gidebilirim ki, ama orda ikamet edince çok farklı. Her gün bu şans ile kalkıyorsun:)
Ne yaşadıysam onu yazdım ve aklıma nasıl gelirse o şekilde yazıyorum. Vakitte kısıtlı olunca sade bir sonuç çıkıyor ortaya.
sevgiler
Merhaba Gülenay
sana hasret çektirmek istemezdim:( Doğa güzelliği olarak bak, eminim bulunduğun yer doğa güzelliği olan bir yerdir. Çünkü Amerikalılar çölün ortasını bile cennete çevirebilirler:) Önemli olan temiz hava, sevdiklerimizle beraber vakit geçirebileceğimiz güzel alanlar. Bahar yaklaşıyor:))
sevgiler

Adsız dedi ki...

Ton baligi ve kilic baligi bunyesinde en cok agir metal bulunduranlar sinifina girdigi icin yasakmis Pinar. Yaz tatilinde bebegi olacak bir arkadas bizde misafir kalmisti. Cig yumurta (rafadan yumrta mesela ya da islak kekin uzerine dokulen pismemis hamurdaki yumurta mesela...), ton baligi, midye, pastorize olmayan peynir yasak diye soylemisti. Biz de yemekleri ons gore ayarlamistik. Midye de agir metalleri absorbluyor diye biliyorum. Agir metaller de cocugun beyninin gelisimi sirasinda alindiginda zarar veriyormus! Doktora biran once danissan iyi olur. Sevgiler Dilek...Aaa bu arada Istanbul, bassehir????

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Merhaba Berceste
bu aralar zaten birşey yiyemiyorum ki, geçen hafta yediğim mezgiti saymazsak vejeteryan bir beslenme tarzım var. Yumurtayı pişmiş yiyorum. Hanemde eksi sayılabilecek bir tek çiğköfte var. İlk aydan farketmediğim için yemiştim:(( Ama daha dikkatli olacağım dediğin gibi ıslak kek mesela gözden kaçabilecek birşey.

İstanbul, Türkiye'nin baş şehri değil mi:) başkent değil, baş şehir!
sevgiler

Adsız dedi ki...

Len ne farki var sehir ile kentin :P

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Arada ufak bir nüans var. Dikkat nüans farkı var demiyorum:) Çünkü nüans aynı zamanda ince fark demektir;) Kelime yinelemesi yani:)
sevgiler

Adsız dedi ki...

Gelirsem oraya çekerim kulağını, nüans o zaman daha iyi anlaşılır :P Hem sık yazacağım demiştin nerelerdesin?

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Peki peki, İstanbul baş şehir değil, büyük şehir:)) Yeni postun eli kulağında :)

Sanem dedi ki...

Sehir ve kent :) Bir yerde okumustum sehirlerin kendilerine ozgu bir raslantisalliklari olduklarini, ama kentlerin daha planli ve programli olduklarini. Ankara'daki Batikent'le Bilkent,
Istanbul'daki Bahcesehir'le Atasehir misali. Ankara'ya sanki kent kelimesi daha uygun bu anlamda, kasabadan kente donusun de simgesi olarak sanki. Ne biliyim, bu yaziya bu yorum ne alaka oldu ya, neyse..
Sevgiler

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Merhaba Sanem
çok güzel bir açıklama getirmişsin. Bu bilgiler tam da bizim Berceste ile son yazıştığımız konuyu açıklıyor. Şehir ve kent arasındaki fark çok anlamlı ve yerinde. Bunun böyle olduğu bilgi olarak hafızamda yoktu ama İstanbul'u Baş şehir olarak gördüm. Dediğin gibi Ankara tam bir kent. Verdiğin örnekler de çok ilginç ve dikkat çekici. Batıkent ve Bahçeşehir :)