30 Aralık 2006

MUTLU YILLAR & IYI BAYRAMLAR

Herkesin Kurban Bayramini kutluyorum. Ilk defa bir bayrami memleketimden uzakta geciriyorum.
Ve tabi yeni yila 1 gun kala...
Bir ay oncesinden icimi bir mutluluk ve heyecan sarmisti... Bugun alisveris merkezlerini ve sokaklarini gezdik. Yeni yil suslemelerine bayildim :)
Cok guzel temiz bir hava var...
Fotograflarla burdan canli yayin yapacagim. Yarin bizi hareketli gunler bekliyor esimle...
Isvicre den sevgilerle...

Yureginiz ne icin carpiyorsa yeni yilin size onu getirmesi dilegiyle...

28 Aralık 2006

BÖĞÜRTLENLİ TURTA ve KİTAPLAR

Uzun zamandır kitapla ilgili birşey yazmadığımı farkettim. Ama sakın "Pınar, pasta işlerine daldı, kitap okumayı unuttu" şeklinde düşünmeyin. İki kitapla karşınızdayım. Şu an elimde olan kitabı birçoğunuz biliyorsunuzdur. Çok satanlar arasında malum. Kitap Osmanlı'yı tanıtıyor bize, bence güzel bir çalışma. 600 yıllık bir imparatorluk hakkında tek bildiklerimiz, savaşlar, zaferler, padişahlar... Kültürümüz ve geleneklerimizle ilgili bilgi okul kitaplarında çok az. İlber Ortaylı bu açığı kapatmak için çok güzel çalışmalar yapıyor, araştırıyor. Bu kitap da araştırmalarının bir sonucu.
Kitapta "Osmanlı Mutfağı" ile ilgili kısımda güzel bir paragraf geçiyor.
"Nihayetinde bugünün insanı yemek yapmayı büyük bir külfet ve angarya olarak düşünüyor. Halbuki bilmiyorlar ki bu, özendiğimiz Batı kültüründe bir meziyettir. İyi yemek yapmak bir kültür göstergesidir. Herhangi bir entellektüelden çok daha fazla takdir edilen kişidir iyi bir aşçı. Zengin bir mutfakta yetiştiğimiz halde analarımız ninelerimiz bu mutfaı tatbik ettikleri halde onların torunlarının kız veya erkek olsun bu külfetten kaçınmalarını bir kayıp olarak görmeliyiz."

Bu kitap da eşimin alıp okumadığı kitaplardan biriydi. Çok da haksızlık etmeyeyim, her iki kitaba da başladı ama yarım bıraktı. Bu kitap üzerimde etkiler bırakan bir kitap oldu. Irvin D. Yalom ünlü bir psikoterapist ve hatırlayanlar bilir "Nietczhe Ağladığında" adlı kitabın yazarı aynı zamanda. Kitabında ünlü filozof Nietchze'yi tedavi etmeye uğraşırken kendisini tedavi ediyordu aynı zamanda. "Aşkın Celladı" adlı kitabında da zaman zaman aynı durum geçerli. 10 psikoterapi öyküsünden oluşuyor kitap ve hastalarının büyük çoğunluğu yalnızlık, ölüm korkusu, yaşama amacını yitirme gibi sorunlarla başetmeye çalışıyor. Hastalarını telkin ederken kullandığı yaklaşımlar beni de etkiledi. Çok güzel tespitleri var. Kötü tarafı, kendinizi hastanın yerine koymaya kalkışmak. İster istemez bunu yapıyor ve kendi ruh halinizi etkiliyorsunuz. O yüzden okurken dikkat, çok kaptırmamakta fayda var. Diğer etkisi ise "düşlerin yorumlanması"... Irvin. D. Yalom düşlerin bizim ruh halimizi ve fikirlerimizi yansıttığını öne sürüyor ve hastalarından düşlerini anlatmalarını istiyor. Bu düşleri yorumluyor, bir çeşit çeviri, bir dilden başka bir dile çeviri yapar gibi... Sabah kalktığımda, o gece gördüğüm düşleri hatırlamaya çalıştığımı farkettim. Buda kitabıın bir başka etkisi idi. En iyisi bu çabayı bırakmak, normal insanlar gibi sıradan kaygılar gütmek:) Yarın akşam gelecek arkadaşlarımız için ne pişirsem mesela.. Ve geçelim bu sorunun cevabına:)


Derin dondurucudaki böğürtlenlerin bir kısmını muffinleri yaparken kullandım. Ama büyük bir kısmı hala duruyordu. Tarifleri karıştırarak başladım önce çalışmalara. Elimde yarım kg kadar böğürtlen vardı. Ancak bir turta yada pay ile bu kadar böğürtlen birden kullanılabilirdi. Tatlılar kitabımdan yola çıktım. Mutfakta sakin sakin çalıştım. Tamamen doğaçlama olarak bu turta ortaya çıktı. Evdeki en geniş kalıbımı kullandım(30 cm). Tarifte hamuru 3 e bölüp bir parçasını da üstüne tamamen kaplayacak şekilde açın diyordu. Tamamen üstünü kaplamak yerine böğürtlenlerin gözükmesini istiyordum. Önce şeritler yapıp sepet gibi yapmayı düşündüm. Sonra, hiç kullanmadığım kurabiye kalıplarım aklıma geldi ve elime ilk aldığım kalıp, kalp şeklinde olanı idi. Başladım kalp şeklinde kesmeye, ortayı doldurduktan sonra kalan hamurdan şeritler kestim, yanlarına dizdim. Devamını tarif içinde anlatayım artık:)

BÖĞÜRTLENLİ TURTA

Malzemeler:

  • 5 fincan pudra şekeri
  • 2 yumurta
  • 125 gr Margarin
  • 1 paket vanilya
  • Aldığı kadar un
  • 500 gr Böğürtlen
  • Üstüne serpmek için pudra şekeri

Yapılışı: Yağı eritip soğuttuktan sonra un, pudra şekeri, yumurta ve vanilyayıda katarak bir hamur yoğurun. Hamurun üzerine buzdolabı poşeti kapatıp, yarım saat buzdolabında dinlendirin. Hamuru çıkarıp 2/3 ünü merdana ile açın. Merdane nin üstüne alarak kalıba yerleştirin. Kenarlardan taşması gerekiyor. Taşan kısımları kesin ve kalan hamurunuza katın. Suları süzülmüş böğürtlenleri içine serin. Bu esnada 3-4 yemek kaşığı şekeri böğürtlenlerin üzerine serpin.

Kalan hamuru da açıp kurabiye kalıbı ile kalp şeklinde parçalar yapıp, turtanın üzerine dizin.

Önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında üzeri pembeleşene kadar pişirin. Bu esnada kalpleriniz biraz dalgalanıyor fazla ateşten:)
Üzerine bol pudra şekeri serpin.
Afiyet Olsun

26 Aralık 2006

BÖĞÜRTLENLİ MUFFİN & BAL KABAKLI PASTA

Dün akşam iki yeni tarif denedim. Böğürtlenli Muffin ve Bal Kabaklı Pasta... Yeni tarifler deniyor olmak biraz gergin olmama sebep oluyor ama sonucu görünce bütün gerginliğim, yerini tatlı bir mutluluğa bırakıyor.

BAL KABAKLI PASTA:
İlk önce "Tatlılar" kitabından "Bal Kabaklı Pay" yapmaya karar vermiştim. Böylece alınıp kullanılmayı bekleyen zencefilide kullanmış olacaktım. Sonra diğer sitelerdeki tariflere göz gezdirmeye başladım. Kabak etginliğinde birçok kabak pastası tarifi vardı. Bütün tariflerden yola çıkarak, ama en çok da Benar'ın tarifine uyarak bu pastayı yaptım. Tek fark olarak içine portakal jölesi kullanmadım.

Malzemeler:
  • 1 kg kabukları soyulmuş bal kabağı
  • 1 adet 2 katlı sade pastaban
  • 2 su bardağı şeker
  • 1 paket kremşanti
  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı kırılmış ceviz
  • 1 su bardağı portakal suyu
  • Süslemek için Rulo Kat

Yapılışı: Kabakları, karnıyarık tenceresi gibi geniş bir tencereye alıp üzerine şeker dökerek 2-3 saat bekletin. Su eklemeden hafif ateşte yumuşayana kadar pişirin. Kabakların suyu var ise süzün, yani sadece kabak parçalarını kullanın, dibindeki şerbeti kullanmayıp, el blenderı ile püre haline getirin, soğutun.

1 su bardağı soğuk yağlı süt ile krem şantiyi çırpıp buzdolabına kaldırın.

1 su bardağı portakal suyunun yarısı ile pastabanın alt katını ıslatın. Üzerine püre haline getirilmiş kabağın yarısını sürün, üstüne buzdolabından çıkardığınız kremşanti nin yarısını sürün. Krem şanti üstüne cevizleri serpin. Pastabanın 2.katını kapatın, kalan portakal suyu ile pastabanın üstünü ıslatın. Kalan kabak püresini pastanın üstüne ve yanlarına sürün. Kalan kremşanti yi sıkma torbasına alıp yıldız ucu ile istediğiniz şekilde üstünü süsleyin. Benar'ın süslemesi çok güzeldi. Ben kremşantilerle ortada bir halka yapmaya çalışırken oval şeklinde bir halka elde edip de durumu düzeltmeye çalışınca bu şekilde bir sonuç ortaya çıktı. Yanlarını dilerseniz rulo kat ile süsleyebilirsiniz. Kurdela da geçirebilirsiniz etrafına. Böylece daha gösterişli bir pastanız olacaktır:)

Afiyet Olsun.

BÖĞÜRTLENLİ MUFFİN:

Bir misafir geleceği vakit ne yapacağımı çok önceden düşünmeye başlarım. Birçok tarif geçer kafamdan. Bu tariflerden biri de Sevgili Nilay'ın Parça Çikolatalı Vişneli Keki idi. Çikolatayı sevmediğimden sanırım hep meyveli tariflere kaçıyorum. Aslında esin kaynağım çikolatalı kekti, fakat çikolata yerine böğürtlen fışkırdı benim muffinlerimden:) Böylece buzluktan bekleyen böğürtlenlerin onda biri değerlenmiş oldu. Daha birçok böğürtlenli tarife ihtiyacım var elimdeki stoğu tüketmek için. Sanırım bir Böğürtlenli Pay sırada bekliyor:)


Malzemeler:

  • 1 su bardağı şeker
  • 2,5 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilin
  • 1 su bardağı süt
  • 2 yumurta
  • 3/4 su bardağı sıvı yağ ( 1 su bardağından 2 parmak eksik)
  • Böğürtlen taneleri ( 1 avuç kadar)

Yapılışı: Böğürtlenler hariç, sıvı malzemeleri ayrı kapta karıştırıp, toz karışımlarıda ayrı bir kapta karıştırın. Sıvı ve katı malzemeleri en son birbirine karıştırıp elde ettiğiniz kıvamlı hamuru muffin kalıplarına yerleştirin. Kek gibi çok akışkan olmamalı hamurunuz. Ben kağıt kapları, muffin kalıplarının içine bırakıyorum. Hamuru bu şekilde kağıt kalıplara dağıtıyorum. Kağıtları çok doldurmayın, kabarmalarını da hesap edin. Böğürtlen tanelerini muffinlerin üzerlerine bolca serpiştirin. Önceden ısıttığınız 200 dereceli fırında muffinler kızarana kadar pişirin. Kürdan batırıp çıkararak içinin pişip pişmediğini anlayabilirsiniz

Afiyet Olsun.

25 Aralık 2006

YE # ÖZEL YILBAŞI &BAYRAM MENÜSÜ

ETİMEK TATLISI

Bu akşam özel olarak "Kabak pastası" yapacağım ama yeni kabak etkinliğinden çıktığımız için pastamın kabak tadı vermesini istemedim:)

Hiç aklımda yoktu "Ye#Özel Yılbaşı&Bayram Menüsü" etkinliğine katılmak, ama madem yeni bir tarif yayınlıyorum, etkinliğe katılmış olayım istedim.

Sevgili Sonia'ya eltimin tatlısıyla misafir olmak istiyorum.

ETİMEK TATLISI:

MALZEMELER:
-1 paket etimek
-1 poşet kremşanti
-1 su bardağı süt(kremşanti için)

Şerbeti için:
-2 su bardağı şeker
-3 su bardağı sıcak su

Muhallebisi için:
-4 yemek kaşığı un
-3 su bardağı süt
-yarım su bardağı su
-4 yemek kaşığı şeker

YAPILIŞI:

Etimekleri kare bir tepsiye tek sıra halinde dizin. Diğer tarafta tencereye 2 bardak şekeri koyun ve karamel haline getirin. Şeker tamamen karamel olunca sıcak suyu ilave edip şerbet hazırlayın. Şerbet sıcakken etimeklerin üzerine eşit şekilde dökün. Muhallebi için olan malzemeleri sürekli karıştırarak pişirin. Kıvamı koyulaşında etimeklerin üzerine dökün. Soğumasını bekledikten sonra 1 poşet kremşantiyi sütle birlikte hazırlayın. Krem şantiyi bir süre buzdolabında beklettikten sonra muhallebinin üzerine eşit şekilde yayın. Üzerini antep fıstığı ile süsleyip dilimleyerek servis yapın.

Afiyet Olsun...


22 Aralık 2006

GELSİN GÜZEL PASTALAR...

Evvelki gün eltimin doğumgünü idi. Eşlerin geç gelme durumundan dün akşama erteledik:) Gerçi sürpriz bir tarafı yoktu ama olsun, biz kendi kendimizi ağırladık:) Eltime aşık atmış gel seninle bir yarışma yapalım, evdekiler juri olsun, bize puan versinler demiştim. Hangimizin pastası daha güzel olursa diyordum. Eltimde karşı çıkıp, benim vaktim yok, temizlik yapacağım, çok uğraşamam demişti. Dün akşam uyumadan önce bu söylediklerim geldi aklıma ve halime güldüm. Tavşan ile kaplumbağa masalındaki tavşan gibi hissettim kendimi:) Çünkü eltimin pastası gerçekten çok güzel ve özenli yapılmıştı, benim ki ise fiyasko derecesindeydi:) Gerçi pastamın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir ama son kurtarma çabalarımdan sonra bile, pastam maalesef benim için hayal kırıklığı idi.
Ben bu durumdan türlü türlü dersler çıkardım:
1) Kendine çok fazla güvenme:)
2) Uydurma pastalar yapmaya kalkışma!
3) Pasta yapma işini biraz daha ciddiye al

Pastama bir isim vermek istesem sanırım adı Muzlu, fıstıklı, hindistancevizli Tiramisu! olabilirdi.
Küçük yeğenim de benden sessiz sessiz pasta yapmamı istiyordu. Ne demek istediğini büyüğü açıkladı. "Hani geçen bayram yapmıştın ya Mert için(3. yeğenim), o pastadan istiyor". Geçen Ramazan Bayramında Antalya'dan gelen yeğenimin doğum günü için sabah erkenden kalkıp herkes uyurken, Nutellalı Labneli Kedi Dili pastası yapmıştım. Sonra'da sürpriz yapıp çıkarmıştım. Çocuklar çok şaşırmışlardı pastayı görünce... Küçük yeğenim o pastadan istiyormuş, ama beyaz olsun, meyveli olsun, özellikle çilekli olmasını da belirtti:) Bende çilekli olmasa da bir pasta yaptım ama bayramda yaptığım pasta ile bu pasta arasında çok büyük fark vardı:(

Pastayı yapmadan önce şu notları almıştım:

  • Beyaz Olsun (Önceden nutellalı yapmıştım bu sefer beyaz olsun)
  • Yuvarlak Olsun (Doğumgünü pastası)
  • Labne peynir ve kedi dillerini(sauyer) kullan(evdeki stokları tüketmek için)
  • Meyveli olsun (eşim ve yeğenlerim seviyor)

Kedi dillerini(sauyer bisküvilerini) nescafeli ılık suda ıslatıp kelepçeli kalıba bir sıra dizdim. Üstüne hazır pasta kreması çırpıp içine de bir paket labne peyniri kattıktan sonra bu karışımdan bir kat sürdüm. Muz dilimleri dizdim bir sıra, bir kat daha kedi dili bisküvisi ve yine krema. Bu şekilde tamamlanan ertesi gün süslenmeyi bekleyen pastayı kelepçeli kalıp ile buzdolabına kaldırdım. Anneme pastanın ertesi akşam kesileceğini söylemeyi unutmuşum, hatta eltimlerin bize geleceğini de. Sabah yeğenlerim pastayı görür görmez annemden bir dilim istemişler, annemde benim pastanın kenarından kesip vermiş, ortadan bir dilim de değil, kenarından verev şekilde:) Gerçi bu durum pastayı daha kolay toparlamamı sağladı, o ayrı..

Annemi gündüz arayıp akşamki planı haber verdim ve ardından bir eyvah sözü işittim, pastayı kestiğini söyledi, ama bu durumlara alıştım, anneciğim 67 yaşında artık, olmuşa çare yok.

Akşam bir misafirim daha vardı, memleketi Kazakistan'a gidecek olan arkadaşım da bizdeydi. Sağolsun ben yemek işiyle uğraşırken o pastayı kremayla düzeltti. Sonra yanlarını antep fıstığı ile, üstünü ise hindistancevizi ile süsledim.

Ve ortaya çıkan pasta;

Görüntü idare ediyor diyebilirsiniz ama pastadan beklenen şeker tadı maalesef benim pastamda çok azdı:( Çünkü hiç şeker kullanmadan yapmıştım. Sadece sauyer bisküvilerinin, pasta kremasının ve muzların şekeri vardı ve bir pasta için bunlar yeterli gelmemişti:(

Pastanın epey bir kısmı tüketildi ama eltimin yaptığı etimek tatlısının neredeyse tamamı tüketildi:) Bu da verilen notu ortaya koyuyor sanırım.
Eltimin tek yaptığı lezzet bu değildi. Bana bir şaka düzenlemişlerdi ama ben kanmadım:)) Eşimin anne ve babası "bu kurabiyeleri Carrefour'dan aldık" diyerek getirdiler. Ama ben kurabiyelerin ev yapımı olduğunu anladım. Oyunlarını gayet de iyi oynadılar ama Carrefour kutularının altına peçete koyduğu görülmemiştir, bu ayrıntıyı atlamışlardı:) Fındıklı kurabiyelerin de şekeri az kalmıştı, eltim tariften de fazla koymuş şekerini ama tarifi düzenleyen sanırım şekeri pek sevmiyordu. Pasta, kurabiye, tatlı dediğin şekerli olmalı değil mi? Yoksa nasıl anlarız ki pasta yediğimizi...

Arkadaşımın pastaneden alıp getirdiği bu nefis minicik tartları ben çok sevdim. Çok taze ve çok lezzetli idiler...Son olarak pastanın üzerindeki mumlar defalarca yakılıp üflendi. İlk önce eltim, sonra oğlu, sonra benim yeğenler, sonra gene yeğenler, sonra gene eltimin oğlu.. Bu böyle sürüp gitti...

19 Aralık 2006

REHAVET

Üstüme bir rehavet çöktü sanki, mevsim değişikliğinden mi nedir bilmiyorum. Sabahları işe gitmek için kalktığımda daha ortalık aydınlanmamış oluyor ve beynim sabah olduğuna inanmak istemiyor bir süre. Lakin, çalan saat olaya el koyuyor ve hoop kalkıyoruz.
Birde tabi Kabak etkinliğinin rehaveti var. Neyse sonunda tariflerim sevgili Vildan'ın sitesinde yayınlandı. Üzerinden iki gün geçti, artık yeni yazı gerekiyor diyerek başladım ama başlık gelmedi aklıma, üstüme çöken rehavetten dolayı . Bunu derken başlığı da oluşturdum:) Ama birazdan yazdıklarımı okuyunca rehavet diyorsun ama yaptıkların hiç onu göstermiyor diyeceksiniz ama var bir rehavet işte :)
Cumartesi iş çıkışında İzmit'e gittim. Evvelsi gün abimler yeni evlerine taşınmışlardı. Yeni bina olduğundan ve binada tek taşınanlar abimler olduğu için ev o kadar soğuk ki, elektrik sobasının etrafından ayrılamıyorsun.
Henüz kombi-doğalgaz bağlanmadığından gerisin geri annemi babamı ve iki yeğenimi alıp İstanbul'a döndüm aynı gün. Abim ve yengem bu hafta yeni evin işleri ile uğraşacaklar, Allah kolaylık versin onlara.
Pazar sabahı çocukların sesinden erkenden uyanıp kahvaltıdan sonra çocuk tiyatrosuna gitmek üzere Belediye Tiyatrosunun yolunu tuttuk. Şehir Tiyatroları'nın indirim kampanyasından dolayı hiç bilet kalmamış, bizde parkta vakit geçirdik. Yeğenlerimle birlikte saklambaç oynadık:) Çocuklar oyundan hiç bıkmıyorlar:)
Dönüşte semt pazarına gittik, kabak etkinliğinden çıkmamıza rağmen doymayıp 3 kg kadar kabak aldım:) Eve gelip hemen 1.5 kg sunu kabak tatlısı yaptım fırında... Bu etkinlik sayesinde hem bal kabağını sevdim hem yapılışını öğrendim. Kabak tatlısı yapacağım hiç aklıma gelmezdi. Etkinliklerin çok güzel bir faydası bu.

Sonra bir yandan ev temizliği, bir yandan yemek yaptım. Mutfak dolaplarımı elden geçirip, silip, düzenledim. Sıra giysileri derleyip toplamaya geldi. Kazaklarımı, mağazadakiler gibi katlayıp dolaba yerleştirdim. Ne kadar süre bu şekilde kalacaklar bilemiyorum tabi:) Tabi bu sırada yeğenlerim ayağımın altında dolaşıyorlar sürekli. Minik kızlarımıza makyaj yaptık hafiften:) ojeye bayılıyorlar. Biri 7 biri 4 yaşında.
Sonra, bir kere başladım mı kendimi alamadığım bir işe giriştim. Elim hamura bulaştı mı çıkmak istemiyor:)
Önce açma hamuru, sonra çavdarlı ekmek hamuru ve en son mısır unlu tuzlu kek hamuru...
Kabak tatlısı ile birlikte fırınım epey süre çalışmış oldu bu hafta..
Tabi bunlar pişerken eve yayılan kokuyu tahmin edebilirsiniz. Yeğenlerim açmanın pişip pişmediğini sorup durdular. Küçüğümüz "Çok güzel koktu" diyordu:) Fırından çıkan tepsilerden biri akşam tüketilmiştir. Eşim de ne kadar tok olursa olsun fırından yeni çıkan açmalara dayanamıyor.

Bunların yanında çamaşır ve bulaşık yıkama işleri vardı. Tabi makine yıkıyor ne olacak diyebilirsiniz ama bulaşık makinesinden çıkanları yerlerine yerleştirmek benim hiç sevmediğim işlerden birisi.

Ve ütü:( Her hafta en az 5 gömlek ütülemek durumundayım...

Yorgunluk belirtilerini göstermeye çoktan başladı.

Akşam hep birlikte "Karıncalar" filmini seyrettik. Altyazılı ve orjinal dili İngilizce idi ama çocuklar buna rağmen ilgiyle nasıl seyrediyorlar şaşıyorum. Dün akşam, aynı filmi tekrar seyretmek istediler:) Onları oturtabilmek için tek yol çizgi film seyrettirmek:)

Onlar filmi seyrettiler biz eşimle dışarı çıktık. Çünkü, dün eşimle evlilik yıldönümüzdü:) Aslında planım evde güzel bir yemek masası ve özenli bir menü hazırlamaktı... Evde yalnız olmadığımız için bunu bir başka akşam gerçekleştirmeye karar verip, akşam dışarıya çıktık. Haftaiçi ve kısıtlı bir zamanda olmasına rağmen güzel bir akşam geçirip, iyi ki evlenmişiz deyip evimize döndük:) Bu aralar farklı yerlerde cheesecake deniyorum. Kendi cheesecake imin dışardakilerden farksız hatta kimisinden daha güzel olduğunu görünce seviniyorum:) Sadece tabak süslemesi için fikirler ediniyorum.


17 Aralık 2006

YE#17 KABAKGİLLER ETKİNLİĞİ

Geçen ayın konusu olan "patates" için bir sürü tarif ekleyeceğimi düşürken hiçbir şey yapamayıp, sadece son gün evdeki tek patatesimden bir patatesli omlet yapabilmiştim. Bu etkinliğe ise "eyvah!" hiçbir şey yapamayacağım derken dört tarifle birden katıldığımı görünce seviniyorum.

KABAKLI ve CEVİZLİ KEK:

Eşimin doğumgünümde hediye ettiği "Tatlılar" kitabından denediğim ilk ve tek tariftir bu. En azından tarifin tutmasından dolayı sevinçliyim. Diğer tariflerin malzemelerini Türkiye'de bulabilirsem yapabileceğim:) Ama kitabı hazırlayanlarda kusur yok, en tepesine küçük harflerle de olsa "Dünya Mutfaklarından" diye not düşmüşler. Eşim ise sadece büyük puntolarla yazılan "TATLILAR" kısmına odaklanıp almış:) Kitap, Boyut Yayınları'ndan. Azimliyim, diğer tarifleri de bir yolunu bulup uygulayacağım. Yaban Mersini ya da Çarkıfelek Meyvesi yerine uyabilecek başka bir meyve elbet bulunur ülkemizde:)

Malzemeler:

  • 250 gr ceviz (2,5 ölçü)
  • 500 gr kabak
  • 250 ml sıvı yağ (1 ölçü)
  • 330 gr şeker (1,5 ölçü)
  • 3 adet yumurta
  • 310 gr(2,5 ölçü), un, elenmiş
  • 1.5 tatlı kaşığı toz tarçın

Yapılışı: 22x12 cm dörtgen bir kek kalıbına yağlı kağıdı kenarlarından pay bırakarak yerleştirin.

185 gr (2 ölçüye yakın) cevizi rondodan geçirin ya da havanda ezin. Kabağı rendeleyin. Ardından kabağı geniş bir kasede yağ, şeker, yumurta ve ceviz kırıkları ile iyice karıştırın. Un ve tarçını ekleyerek karıştırmaya devam edin.

Bir kaşık yardımıyla karışımı kalıba dökün ve kalan cevizi üzerine gezdirin. 1 saat 10 dk ya da bıçak kekin ortasına saplandığında temiz çıkana kadar önceden ısıtılmış fırında 170 derecede pişirin. 20 dakika kadar kalıpta bırakın ve ardından ters çevirip yağlı kağıdı çıkarın, dilimleyerek servis yapın.

Afiyet Olsun...


KABAK TATLISI:

Şimdi en çok yayımlanacak tarifin Kabak Tatlısı olacağı gibi bir his var içimde:) Ama ben yine de kendi tarifimi paylaşmak istedim. Daha önce Kabak Tatlısını sevmez ve yemez iken yemekhanemizde aşçımızın kendi yaptığı Kabak Tatlısını yemiş ve çok beğenmiştim. Kabak etkinliği için aldığım 1.5 kg kabağın yarım kg kadarını Kabaklı Kek'te kullanmıştım. Aşçımızdan tatlının tarifini alıp, kalan kabaklarımı da bu şekilde değerlendirdim.

Malzemeler:

  • 1 kg soyulmuş kabak
  • 2.5 su bardağı şeker (yarım kg kadar)
  • Üstüne dökmek için bol ceviz

Yapılışı: Kabağı dilimler halinde kesin. Akşamdan bir borcamda şekere yatırın. Ertesi gün şekerlerin eridiğini ve sulu bir kıvam olduğunu göreceksiniz. Borcamın üstünü alüminyum folyo ile kapatıp 190 derecelik fırında ağır ağır pişirin. Kendi suyunu çekecektir. Servis yaparken üstüne kırılmış ceviz dökerek sunun.

Afiyet Olsun...

Bu iki tarifte kayınvalidemin yaptıklarından. Kabaklı Tatlı Burma ve Zeytinyağlı Kabak, alttaki yemeği ise eltim süslemiş ve resmini çekmiş, sağolsun. İyi bir ekip işi çıkardık:)

KABAKLI TATLI BURMA:

MALZEMELER:

Hamuru için:

  • 4-5 kase un
  • Yarım fincan sirke
  • Yarım fincan zeytinyağı
  • Tuz
  • Unun aldığı kadar su

Hamuru açmak için 1 paket nişasta ( 200 gr)

İçi İçin: 1-1,5 kg bal kabağı, 1 su bardağı ceviz

Şerbeti İçin: 2 su bardağı su, 3 su bardağı şeker

YAPILIŞI:

Hamur için yazılan malzemelerle kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yoğrulur. Ceviz büyüklüğünde bezeler alınıp, dinlendirilir. Her bir beze, nişasta ile baklava hamuru gibi açılır. Açılan yufkalar yağlanır, ortadan ikiye kesilir. Yufkanın üzerine önce rendelenmiş çiğ kabak serpilir, 1 yemek kaşığı ceviz de üzerine serpilir. Gül böreği yapar gibi rulo yapılıp, ucundan başlayıp içe doğru kıvrılır. Yağlanan tepsiye dizilir. Bütün yufkalar açılıp sarıldıktan sonra en üzerine fırça ile zeytinyağı sürülür. Önceden ısıtılmış fırında 190 derecede altı ve üstü pişene kadar tutulur.

Şerbeti hazırlanır. Fırından çıkıp soğumuş böreklerin üzerine sıcak şerbeti dökülür.

Afiyet Olsun.

Üç çeşit tatlı tarifinden sonra bir çeşitde kabak yemeği ile etkinliği kapatıyorum.

ZEYTİNYAĞLI KABAK

Malzemeler:

  • 3 orta boy soğan
  • 1 kg kabak
  • 8-10 sivri biber
  • 1 yemek kaşığı salça
  • zeytinyağı, tuz

Yapılışı: Soğanları ve biberleri doğrayıp sıvıyağda kavurun. Soğanlar sararınca salçayı ekleyin. Salçayla birlikte kavurmaya devam edin. Kabakları ince ince doğrayın, yarım ay şeklinde yapabilirsiniz. Kabakları da ekleyip kavurmaya devam edin. Tuzunu ekleyip, kısık ateşte pişirin. Kendi suyu yetmezse yarım çay bardağı kadar su ekleyebilirsiniz. Pişince ister sıcak ister soğuk servis yapın.

Not: İstenirse üzerine sarmısaklı yoğurt dökerek de servis yapabilirsiniz.

Afiyet Olsun...

14 Aralık 2006

MERCİMEKLİ BÖREK & KESTANELİ PASTA

Eltimin tariflerini paylaşıyorum...

YEŞİL MERCİMEKLİ BÖREK

MALZEMELER:

1 kg yufka
2 su bardağı yeşil mercimek
2 tane kuru soğan
tuz, karabiber
bir kase süt
bir kase galeta unu
yufkaları yağlamak için sıvıyağ

YAPILIŞI:
Yeşil mercimekleri iyice yumuşayana kadar haşlayın. Fazla suyunu süzün.
Soğanları yemeklik doğrayıp sıvı yağda biraz kavurun. Soğanlarla, haşlanan mercimekleri karıştırın. Tuzunu ve karabiberi de koyup karıştırın. yufkaların aralarını fırçayla yağ sürerek üstüste koyun. 12 üçgen parçaya bölün. Geniş yerine mercimekli harçtan koyarak yanlarını kapatın ve sarın. Hepsini tamamladıktan sonra börekleri önce süte batırın sonra da galeta ununa bulayın. Yağlı kağıt koyulan tepsiye dizin. 200 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirin.

KESTANELİ PASTA

MALZEMELER:

1 kg kestane
2,5 bardak şeker
1 poşet krem şanti
1 paket vanilya
pastaban
1su bardağı ılık süt
1 yemek kaşığı neskafe


YAPILIŞI:
Kestaneyi bıçak yardımıyla keserek üstünü geçecek kadar suyla haşlayın. Haşlanan kestaneleri ayıklayıp tencereye koyup üstünü geçecek kadar su koyun. 1 çay bardağı suyu kalana kadar kaynatın. Daha sonra şekerini koyun. Koyu bir kıvama gelene kadar pişirin. Bu karışımdan üzerini süslemek için biraz ayırın. Diğerini püre haline getirin. Kıvamı katı olursa biraz sütle ayarlayabilirsiniz. Vanilyayı ve 1 poşet kremşantiyi de içine koyarak mikserle çırpın. Neskafeyi soğuk sütte eritip pastabanın altını ıslatın. Hazırlanan kremanın yarısını içine sürün. Pasatabanın üstünü de koyun ve artan sütlü karışımla ıslatın. Kalan kremayı da üzerine ve kenarlarına sürün. Kaşığın arkasını kremaya değdirip kaldırdarak şekil verin. Böylece küçük tepecikler oluşur. Aralarda kalan boşluklara da ayrılan kestanelerden koydum.

Afiyet Olsun...

12 Aralık 2006

MISIR UNLU TUZLU KEK & HAVUÇ TATLISI

Dün akşam eltimler( annesi ve kız kardeşi ile ), eşimin anne&babası ve karşı komşumuz Selim Amca ile Ferhunde Teyze bizdeydi.
Bir gün önceden Mısır Unlu Tuzlu Kek ile Havuç Tatlısı yaptım. Akşam işten gelince de kurtarıcı yemek olarak ilan ettiğim Kısır' ı yaptım. Kısırı sevmeyen yok neyse ki:) Çay eşliğinde hepside çok güzel gittiler. Sanırım biraz aç olmaktan ve hızlıca servis edebilmek için fotoğraflar özenli çekilememiştir:(


İşte size 2 pratik tarif

MISIR UNLU TUZLU KEK

Tarifi çok sevgili Ayfer Teyzemizden alınmıştır. Peynirli mısır kekini ben çok çok beğendim. Bu tarif bundan sonra sık sık yapılacaktır. Kahvaltılar içinde ideal...

Malzemeler:
  • 3 yumurta
  • 2 yemek kaşığı yoğurt
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı peynir kırıntıları
  • 1 su bardağı beyaz un
  • 2 su bardağı mısır unu
  • 1 paket kabartma tozu

Yapılışı:

Yumurta ve yoğurdu çırpın, ardından sıvıyağı ve peynir kırıntılarını ekleyip karıştırın. Kabartma tozu ve beyaz unu birlikte ekleyin. En son mısır ununu ekleyin, iyice karıştırın. Kek kıvamından koyuca, mayalı hamur kıvamından bir karışım olacaktır. Önceden ısıtılmış fırında 175 derecede altı ve üstü pişene kadar tutun.

Afiyet Olsun

HAVUÇ TATLISI


Bu tarifi de eltimden almıştım. Evde ceviz olmadığından fındık kullanarak yaptım ve gayet güzel oldu..
Malzemeler:

  • 1 kg havuç
  • 2 su bardağı şeker
  • 1 paket sade petibör bisküvi (175 gr)
  • 1 bardak ceviz yada fındık
  • 1 poşet toz krem şanti
  • 1 su bardağı süt
  • Üstünü süslemek için toz antep fıstığı

Yapılışı:

Havuçları soyup rendeleyin yada rondodan geçirin. 2 su bardağı şeker ile pişirin. Havuç sularını salacak ve tekrar çekecektir. Suları çekince ocağın altını kapatıp karışımın soğumasını bekleyin. Bisküvileri un haline gelene kadar rondodan geçirin. Soğuyan havuçlara katıp karıştırın. Fındık yada cevizi ekleyin.

Bu karışımı borcama yayın. Krem şantiyi hazırlayıp üstüne sürün. En üstünü yeşil fıstık ile süsleyin.

Afiyet Olsun..

11 Aralık 2006

YILBAŞI PARTİSİ GİBİ BİR DOĞUM GÜNÜ:)

Bu balon dolu çuvalın altındaki kurdela akşamın ilerleyen saatlerinde çözülecek ve tüm ahali balonları patlatmak için yarış yapacaktır:)) Balonlar çözülürken altta ise doğum günü çocuğu oturacaktır, başından aşağı yağan balonların altında şaşırıp coşacaktır:)
Cumartesi akşamı, eşimin yeğeninin doğum günü idi. Eltim evi çok güzel süslemiş, bu balon çuvalını hazırlamıştı:)
O kadar güzel bir akşam geçirdik ki sanki yeni yılı kutluyormuşuz gibi eğlendik. Doğum günü çocuğu Alp'i unuttu herkes :) O zaten yeni oyuncaklarıyla haşir neşirdi:)
Sıra geldi gecenin lezzetlerine...
Önce benim yaptıklarımla başlayalım..

Elmalı Mini Turtalar ve Kısır... Eltim kısırı benden özellikle istedi, bende seve seve yaptım... Kısırdan tek bir kaşık artmamıştır:) Sonra, sofraya eltimin çok güzel yaptığı "Çikolata Soslu Yalancı Tavukgöğsü" katıldı..
Sonrada, "Kakaolu Muzlu Rulo", eltim tarifi benim siteden alıp yapmış:)) Her zamanki yaratıcığılını kullanıp tek lokmalık rulolar da hazırlamış...
Evet... Masamız giderek kalabalıklaşıyor. Gecenin yıldızı olmayı benim kısırımla paylaşabilecek pasta çıkıyor ortaya:) Kestaneli Pastaaaaaaaaa.... Eltim öncelikle kestane şekerlerini yapmış, ardından da bu pastayı.. Tek bir dilim kalmamıştır:)
Ve benim favorim mercimekli börek, Sanırım adına Avcı Böreği deniliyor. Eltim bu böreği de benim için yapmış, sağolsun:) Bizim nazımız birbirimize geçer böyle, şunu yapsana, bunu pişirsene diye:)

Eltim çok güzel hazırlanmış ama belki en önemli şeyi unutmuştu:) Alp'in pastasının mumları yoktu :) Tek tek dolaplara çekmecelere bakıldı ama son dakika bulunamadı bir türlü doğum günü mumları. Bunun yerine yukarda ve aşağıda ki resimde görülen gül şeklindeki su mumlarını yaktık:) Bu da güzel bir anı oldu:)

Ve soframızın tamamı...

Bir pasta daha dikkatinizi çekecektir. Pembe-beyaz pastamız, İnebolu'dan dedesinin biricik torunununa gönderdiği hediye pastadır.


Teknoloji artık o kadar gelişti ki, bütün bir akşam Zonguldak'a canlı yayın yapıldı:) Ordaki teyzemiz de bir pasta yapmış Alp için, orda kestiler, webcam-e karşı oyunlar oynandı karşılıklı:) Yılbaşında canlı yayın yapıyor gibiydik. Çok eğlenceli bir akşamdı, herkes biraradaydı. Yılbaşında İstanbul'da olmayacağımız için bu moral çok iyi geldi eşimle bana..Yılbaşı akşamının en güzeli sevdiklerinizle birlikteyken geçiyor. Dışarda kutlanan yılbaşı akşamından aynı keyfi alacağımı düşünemiyorum.

Bu güzel akşam için eltime burdan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ayrıca Nice Yıllara Alp:)

9 Aralık 2006

Elmalı Mini Tartlar ve Tartöletler


Sonunda bende yaptım:) Yaşasın.. Uzun zamandır istediğim mini tart ve tartöletlerimi dün akşam elektriklerin kesilmesine rağmen yaptım:)
Tartöletler:
Mini Tartlar:
Elektirikler kesildi ve uzun süre gelmedi, bende yılmayıp mum ışığı altında çalışmalarımı sürdürdüm :)) Eşimde kalıpları yağlayarak ve fotoğrafları çekerek bana yardımcı oldu:)



Tartölet kalıplarımı ilk defa kullandım:)
Mini tartlar konusunda fikride sevgili Hülyalar'dan aldım. Sadece muffin için kullandığım kalıpları, mini tartlar ve mini cheesecakeler için kullanabileceğim nedense aklıma gelmemişti:) Yukarda mum ışığında zor da olsa görülen, bir tanesi silikon, bir tanesi ise teflon olan iki adet 6şarlı muffin kalıplarımı kullandım. Tartöletler için ise epey önce alıpta paketinden dahi çıkarmadığım aliminyum kalıpları kullandım:)

Gelelim tarife.. Bendeki elmalı tart ve kurabiye tariflerine şöyle bir göz gezdirip karma yaptım ve tabiki göz kararımla yol aldım:)

Malzemeler:

Hamur için:

  • 200 gr pudra şekeri
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilin
  • 1 yumurta
  • 6 yemek kaşığı yoğurt
  • Aldığı kadar un

Elmalı harcı için:

  • 4 elma
  • Yarım su bardağı fındık yada ceviz kırığı
  • yarım bardak toz şeker
  • 1,5 tatlı kaşığı tarçın

Yapılışı:

Elmalı harç için elmaları soyup ortadaki çekirdekleri çıkararak irice rendeleyin. Üzerine fındık, toz şeker ve tarçınıda ekleyip ocakta hafifçe pişirin. Rengi esmerleşecektir. Harcınızı soğumaya bırakın.

Muffin kalıplarınızı ve tartölet kalıplarınızı margarinle yağlayın. Ben, becel gibi kasedeki yumuşak margarinleri kullanıyorum. Yumurta fırçası ile kolayca sürülüyor. Fırça her kıvrımada rahatlıkla giriyor.

Hamuru için pudra şekeri ile yumurtayı karıştırın. Ardından sıvı yağ ve yoğurdu ekleyip karıştırın. Kabartma tozu, vanilya ve unu katıp iyice yoğurun. Aldığı kadar un ekleyin. Elinizi hamurdan kurtarmalısınız. Her seferinde unu ellerinize döküp elinizi ovalarsanız, yapışan hamurlar unun yardımıyla elinizden yavaş yavaş çıkarlar. Elinizde hiç hamur kalmaz.

Hamurdan, cevizden biraz irice yumaklar alıp (kalıbınızın büyüklüğüne göre) bunları 10-12 cm çapında açın ve kalıplarınıza yerleştirin (bkz. mum ışığındaki fotoğraf). Ortadaki çukurlara elmalı harçtan yerleştirin. 3 tane yumak büyüklüğünde hamur ayırın. Bu hamuru da büyükçe açıp şeritler halinde kesip üzerlerine sepet şeklinde yerleştirin.

170 derecelik fırında üzeri ve altı eşit pişene kadar tutun. Bu süre çok kısa oluyor, dikkat edin. 10 -15 dakika kadar sürüyor.

Piştikten sonra dilerseniz üstüne pudra şekeride serpebilirsiniz.

Afiyet olsun...

Not: Bu malzemeler ile ben 6 adet tartölet, 12 adette mini turta elde ettim.

6 Aralık 2006

KARADENİZ ESİNTİLERİ VE TERLİKLER:)))

Kastamonu gezisinde aldığım bu tırnak işi bağlama oyalarını ve örtülerini tanıtmak istiyorum sizlere.. Yapılışını öğrenince ne kadar değerli olduklarını anladım. Öncelikle, kumaşı tezgahta dokunuyor. Krem rengindeki kumaşı tezgaha geçiriyorlar. Renkli kısımları, simleri ve delikli işlemeyi el tezgahında yapıyorlar. Bu işlem bittikten sonra esas zor kısma geliniyor. Tırnak işi denilen bağlama oyalarına... Bu oyaların iplikleri önce tek tek asılıyor kumaşa.. Bu kumaş püsküllerini hanımlar tek tek alıp, düğüm atmak yöntemiyle oyayı ortaya çıkarıyorlar. Hiç bir tığ yada alet kullanılmıyor. Sadece tırnaklarla sıkıştırmak yöntemiyle düğümler atılıyor. Sanırım makrome tarzı denilebilir. Bu konuları Berceste'ye danışmak en iyisi:) Zaten gitmeden evvel bana bilgisini veren ve tanıtan da oydu. Yoksa hiç aklıma gelmezdi bu oyaları soruşturupda almak... Bilgisini de hem rehberimizden hemde satıcı bayanlardan aldım. Kendileri yapıp satıyorlar.. Tezgahın resmini daha evvel Kastamonu gezisi yazıma eklemiştim..
Karadeniz esintileri bunlarla da bitmedi. Evvel ki Muhlama'yı yemek olarak saymaz isek ilk defa bir karadeniz yemeği yaptım. Bu sizi şaşırtmasın, çünkü eşim karadenizli. Çevremdeki büyük çoğunluk karadenizli (eltim, işyerindeki arkadaşlar) olunca bir merak başlıyor. Bu yemeğide şirketteki bir arkadaş yapıp getirmişti. Tarifini ondan aldım. Gerçi yemeğin daha sulu olması gerekiyor ben mısırların bu kadar çok su çekeceğini tahmin etmemişdim:) Ama lezzeti gayet iyiydi:)
Eminim kayınvalidem bu yemeği yaptığımı görse çok mutlu olurdu. Şu an memleketlerindeler, yemeği umarım burdan görür. Zonguldak'a sevgi ve selamlarımı yolluyorum.

KARA LAHANA KAVURMASI
Yemeğin içinde barbunya, mısır yarması ve karalahana yaprakları kullandım. Önce barbunya yı ve mısır yarmasını bir gece suda beklettim. Ardından ayrı ayrı haşladım. Kara lahana yapraklarını ince ince doğradım. Hepsini düdüklü tencereye alıp, içinede üstünü kapatacak kadar salçalı su bırakıp, baharatlarını ve yağınıda ekleyip yarım saat kadar pişirdim. Size çok da ayrıntılı tarif veremiyorum. Her şeyi gözkararı bıraktım içine. Ama bununla ilgili ayrıntılı tarifi Gül Hanım ın sitesinde bulabilirsiniz.

Bir diğer merak konusunuda burada gidermek istiyorum. Bayanlar olarak, yeni bir şey alınca biliyorsunuz ki illa arkadaşlarımıza da aldığımızı gösterip onların da fikrini almak isteriz. Aslında bu fikir alma "hadi sende söyle ne güzel değil mi aldıklarım?" dan öteye gitmez:) Hepiniz sanal arkadaşlarımda olsanız bende terliklerimi size göstermek istedim. Tabi bunda Hülyalar'ın ve Berceste'nin de talebi söz konusu:) Bilmiyorum, beni tuzağa mı düşürdüler ama ben ekledim bile resimleri:)

İşte sıcacık ayaklar için olan puf puf terliğim:) Marka reklamı olmasın diye yazmıyorum:)

Bunlarda yazın şıkır şıkır giymek için olan hanım işi terliklerim:)
Bir diğer dikkat konusu ayak numaram olacaktır eminim:) 39-40 numara giyiyorum arkadaşlar.. Şimdi hayret ifade eden sesleri duyabiliyorum:) Boyumla orantılı olduğunu söyleyeyim en azından da o kadar çok şaşırmayın:)

sevgilerimle...

3 Aralık 2006

PAZAR KAHVALTISI & KENDİ KARTINI KENDİN YAP:)

Cumartesi akşamı eşimle yürüyüşe çıktık. Nişantaşı'ndan Beşiktaş'a inen yol boyunca yürüdük. Maçka'da fakültemin önünden geçtik. Yol boyunca ilgimizi çeken pasajlara, mağazalara girdik. Nişantaşı, İstanbul'un en nezih semtlerinden biri olmayı sürdürüyor. Birçok semtimize görede çok sakin... Bu yüzden yürürken kendimi çok rahat hissediyorum.

Çiçek satıcılarının olduğu bir köşeden görüntü



Beşiktaş'a inip birazda meydanında dolaştık. Kahvaltı masası için bir masa örtüsü aldım:) Benim için çok güzel bir yürüyüş oldu, mutlu ve de memnun evimize döndük.

Pazar sabahı kahvaltıya eltimler geldiler.


Birlikte güzel bir kahvaltının ardından hep birlikte Olivium'a gittik. Beyleri Teknosa'da bırakıp eltimle mağazalara dalıp çıktık:) Twigy den puf puf terliklerinden aldım sıcacık ayaklar için:) Oda yetmedi, Accessorize'deki indirimden yararlanıp bir de hatun işi bir terlik aldım kendime:) Yazın şıkır şıkır giymek için:) Ardından bu paketler dikkatimi çekti.



Make your own card- Kendi kartını kendin yap.. Paketin içinden çıkan boncukları, pulları, yaprakları, çiçekleri ve kağıtları kullanarak yine içinden çıkan boş kartları dilediğiniz gibi düzenliyorsunuz. Bunun için ihtiyacınız olan şey bir yapıştırıcı ve bir makas.. Bu kart destelerinden 2 paket aldım. Biri yılbaşı için özel tasarlanmış, diğeri ise çiçek ve kelebeklerle süsleyebileceğiniz şekilde düzenlenmiş.
Önce paketin arkasındaki tasarım önerileriyle yol aldım. Ama tamamladıktan sonra hala birçok çiçek, pul,kağıt ve boncuğum vardı. Onlarıda paketlerin açılma noktalarına yapıştırdım. Kalan şeffaf kağıtları ise kartın içine yazıyı yazdıktan sonra üstten bir sıra halinde yapıştıracağım. Şeffaf örtü kaldırılınca yazı okunacak. Düğün davetiyelerinde olduğu gibi:)
İşte kartlarım hazır:) Sevdiğiniz insandan, arkadaştan, yakından güzel bir kart almak ne güzeldir.. Hiçbir e-kart yada mail gerçek bir tebrik kartının yerini tutamaz..

Yılbaşı heyecanı beni şimdiden sardı:)