İsviçre tatilinin tam ortasına, kalbine oturmuş bir geziydi Flims-Laax diyarına gidişimiz, kalışımız... Gidiş yolunda bize pırıl pırıl bir güneş eşlik ediyordu, hava soğuyordu, ama güneş kendini gösteriyordu sonuna kadar. Dönüş yolunda ise hakimiyeti kar almıştı, heryeri kar kaplamış, zaman zaman tipiyle birlikte gözgözü görmez olmuştu. İsviçre bizi İlkbahar ile karşılamış, kışıyla uğurlamıştı...
İsviçre'ye vardığımız günün ertesi hava sıcaklığını bir dağın tepesindeyken üstelik, araba 6.5 C olarak gösteriyordu.
Tatilin ortasında 0 dereceyi gördük.
Tatilin sonlarına doğru ise oteldeki hava durumu tablosunun gösterdiği sıcaklık -11 C ler idi...
4 yıl önce aynı vakitler gidişimizde 10 gün boyunca tek bir kar tanesi görememiştik. Bu tatilde ise bütün güzelliğiyle yaşadık karın mutluluğunu, getirdiklerini...
Heidi'nin evinden çıkıp yeni diyarımıza yola koyulup Flims'de otele vardığımızda gün akşam olmak üzereydi. Yeni odamızın her köşesi İsviçre'nin yöresel izleriyle doluydu. Ahşap ağaç döşeme, objeler, resimler...
Beklemediğimiz güzel sürpriz ise odamızın içinde resmen bir mutfak olduğuydu. Ocağı, tenceresi tavası, likör kadehlerine kadar tüm mutfak malzemeleriyle tam bir mutfaktı işte... Yemeği dışarda yeriz diye düşünürken bu mutfak planları değiştirdi. Marketten hazır çorba ve pizza alındı. Meyveler ve tatlılar ile soframız hazırdı. Ertesi akşam yapıp kupalarda içtiğimiz domates çorbasının tadını eşimle hiç unutmayacağız... Üşüyüp de kavuşulan çorbanın lezzeti bambaşkaydı bize göre...
Ertesi gün Can ile benim için bol kızak eşim içinse bol snowboard keyfi ile geçti. Yorgunduk günün sonunda hem de çoook yorgun... Eşim yastıktan boynunu kaldırırken bile eli ile destek olmak zorundaydı:)
Kızak kaymanın dışında Can ile birlikte bu mekan civarında dolaşan shuttle otobüslere binip bir tur gerçekleştirdik. Doğanın kar ile buluşmasının en güzel haline şahit olduğumuz bir gezi oldu. Çok güzel mekandı Laax... Hafızama en güzel haliyle kazındı...
İsviçreliler karla birlikte yaşamaya çok alışkınlar. Her evin önünde gördüğümüz kar küreği ve süpürge bunun bir göstergesiydi, her an hazır bekliyorlardı kapı önlerinde...
Bir diğer bekleyen ise kar kızaklarıydı... Burada her evin bir hatta birden fazla kar kızağı vardı. Biz de Türkiye'de kar kızağı sahibi ender ailelerden biriydik sanırım:) Ayrı bir çantada gitti geldi İsviçre diyarlarına. Tchibo sağolsun kar kızağı sahibi yaptı bizi.
3. gün Otel yakınındaki Ormana ve Flims gölüne maaile bir yürüyüş düzenledik. Hafızaya kazınan bir başka mekan oldu... Kısmet olur mu Flims gölüne bir kez de yazın gidip göle yüzmeye girmek hatta... Hayali güzel, diledim gitti bile... Bu çeşmenin sularına el sürmek, kana kana içmek istiyorum... Bu bankta oturup kitap okumak huzurla...
Bu yazıya biraz da çocuklu yurtdışı gezisi nasıldı diye bahsetmek istiyorum. Düşününlere bir fikir olur, bana gelen sorulara da cevap olur diyerek...
Can ile birlikte 3. yurtdışı gezimiz oldu bu. Hiçbirinde tur kullanmadık. Bütün organizasyon şahsıma aittir:) Eğer bizim gibi şehir şehir köy köy gezmek istiyorsanız araba kiralamak şart, sadece büyük şehirlerden birinde vakit geçirecekseniz toplu taşıma daha uygun olur.
İlk gidişimizde Can 1.5 yaşındaydı ve en zorlandığımız gezi olmuştu sanırım. Uzun yolculuklarda arabada koltuğunda durmak istememişti haklı olarak. Venedik'te 4 saat geçirdikten sonra deli gibi mekandan kaçışımıza halen hatırladıkça güleriz eşimle... Çocuk arabasından bunalan, su kanallarına doğru yürüyen/koşan bir Can ve kenarlarında hiç bir korunak bariyer olmayan su kanalları... Çocuk arabasını her köprü üstünden sürekli elimizde taşıyor oluşumuz ise ayrı hikayeydi. Ertesi gün tekrar gitmeye cesaretimiz olmamıştı o yüzden. Rialto Köprüsünü göremeden dönüşümüz içimde derttir:) Venedik'e tekrar gitmek o havayı tekrar solumak, keyfine varmak kısmet olsun... Çocuklu ailelere de tavsiyem Venedik'i gezilerinde 3 yaş sonrasına bırakmaları:)
Bu son gezi aralarında en rahat geçirdiğimiz gezi oldu sanırım. Sözden anlayan bir çocuk vardı artık yanımızda, sadece yürümeyi sevmeyen sürekli yol işaretlerinin levhalarının ne anlama geldiğini soran bir bıcırdı :) Sorular sorular ve yine sorular dönemindeyiz haliyle...
Uçak yolcuğunda en ufak problem yaşamadık. Kendi uçağı ile oynadı o da... Kitap okuduk bir ara.
O sıkıldıkça her seferinde yeni bir oyuncak çıkardım. 2-3 oyuncak bütün yolculuk boyunca yetti. Uçağın penceresi, düğmeleri, yemek tablaları da zaman zaman oyun oldu ona..
Fotoğraf çekti bir ara, oyuncaklarını çekti, bizleri çekti, kendini çekti:)
Yürümediğinden ve çocuk arabasını bu kez yanımıza almadığımızdan kucakta ve omuzda tamamladı çoğu gezisini...
Alışveriş merkezleri sevdiği mekanlardı. Çocukların eğleneceği yerler her yerde düşünülmüş...
Öğle uykularını ise hep arabada yaptı...
Döndüğümüzde yine gidelim İsviçre'ye dediği bir gezi oldu. 10 gün nasıl geçti hiçbirimiz anlamadık... Güzel olan her tatil kısa sürer kuralını bir kez olsun değiştiremez miyiz?
İsviçre gezisini son bir yazı ile bitirip Abant-Gölcük ve sonrasında Yalova Kaplıca gezimize geçmek istiyorum...
Yeni kavuştuğum ekmek makinesi ile yaptığım çeşit çeşit ekmeklerden bahsetmek istiyorum....
Kefir maceramızdan bahsetmek sonra...
Dekorasyon işlerini de araya katmak ayrıca...
Ve daha başka şeyler var sırasını bekleyen burada yayınlanmak için, başka şeyler araya girmeden.
Biz Yunanistan'a gitmeden mesela:)
Neden bu aralar sık sık gezdiğimizden de bahsetmek istiyorum ayrıca, her şey sırasıyla bir gayretle geliversin kısmetse bu sayfalara...
16 Mart 2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Ne kadar güzel görüntüler bayıldım ben gezmeyi çok severim ama hiç bu kadar fırsatım olmadı ne şanslısın canım sevgiler...
Yorum Gönder