3 yaşını dolduran oğlum kreşe başlayalı 1 ay oldu bile… İlk gün 2 saat, sonraki gün 3 saat, üçüncü gün yine 3 saat, sonraki günler yarım gün…
Bir ay sonrasında ise artık tam gün… Daha önce kreşe hiç gitmemişti de yeni başlamıştı sanki benim için. Oyundu o yarım gün gidişler sanki, şimdi ise tam mesaili bir kreş öğrencisiydi…
İlk haftamızı da bu şekilde tamamladık neredeyse…
İlk veli toplantımızı da yaptık.
Hemen gider gelirim derken 3 saat süren toplantı&diğer velilerle ve öğretmenlerle tanışma-görüşme&durum değerlendirmesi… Mutfağı seven tek veli ben değilmişim…
Can’ın sınıfının velileri ile ayrı bir sınıfa geçip ayrıca görüştük. Her gün bir veli bir çeşit kek, poğaça, kurabiye türünden yapıp okula gönderebilir, kahvaltı ya da ikindi kahvaltısına alternatif olur fikri çıktı biranda… Çünkü Can dahil birçok çocuk okuldaki sabah ve ikindi kahvaltısını sevmiyordu, reçelli ekmeği yemiyorlardı mesela, Can evinde de hiç yemedi. Zeytini hiç yemedi, beyaz peyniri de ağzına sürmez.
Fikir güzel geldi, hemen bir programa bağlayıp ilk sırayı alan bendeniz yine de kafasındaki sorularla geri döndü evine… Can kreşe gitmeye hazır mıydı? İyi mi yaptık?
Her annenin çocuğunu kreşe ilk verdiğinde duyduğu, sorularla gidip gelen vicdan muhasebesi…
Henüz erken mi? Daha çok küçük… Nasıl bakıyor başının çaresine? Öğretmeni yeteri kadar ilgi gösterebiliyor mu? Kendi kendine yiyebiliyor mu? Şimdiye kadar çatalı kullanmıştı ama kaşıkla hiç çorba içmemişti mesela… En ufak detayına kadar her şey birer soru işareti?
Bir yerde defteri denkleştirip dürüp kaldırmam gerekiyor artık. Zaman gerek bunun için sanırım.
Akşama doğru gelen dostun ziyaretiyle mutlu olup kendime geldim biraz. Kafamdaki sorular rafa kalktı…
Yemek sonrasında yeşil çay yanında limonlu tartlar yenildi. Havaların soğumasıyla çayın tadı daha bir güzeldi sanki…
Cumartesiyi böyle kapattıktan sonra pazar sabahı artık dem vuramaz olduğum hamur yoğurma isteğimi dindirdim bir nebze…
Uzun süredir aklımda olan Münevver Ablamın açmaları iki ölçü olarak piştiler.
Bir ölçüsü Can’ın kreşi için…
Açmaları Münevver Ablaya ilk gidişimde yaklaşık 2 yıl önce yemiş ve lezzetine vurulmuştum o vakit... Gel zaman git zaman derken düğme bisküviler gibi açmalar da ancak yapılabildiler.
İç kullanmayıp sade yaptım riske girmeyip. Can’ın mercimek yemediği aşikar, patatesli olabilirdi ama vakit de yoktu, öğle buluşmasına yapılacak tart bekliyordu daha sırayı, sonra buluşmaya yetişme telaşı… Belki buluşmadan sonra bize geçilir diyerek ortalığın toparlanışı, sürekli bir ev toparlama haliyle geçiyor evdeki vakitlerim, sürekli ya mutfak toparlanıyor, ya salon, ya diğer odalar, ya yıkanmış çamaşırlar, ya ütülenmişler, ya Can’ın oyuncakları, dağılmış kitapları… Sürekli bir toparla(n)ma…
Hepsi yetişti, buluşmaya da vakitlice gidildi…
Pazar buluşmasından dönüşte bir saat kadar da parkta vakit geçirdik Can ile… Eve girmek istemedi bir türlü… Güneşin son demleriydi, sınırlamadım, ne onu ne kendimi… Sonbaharın tadını çıkardık…
En sonunda ikna olup eve geçtikten sonra, Can uykuya daldı, ben yeniden mutfakta yerimi aldım. Bu kez de;
-Güzel bir insanın doğumgünü için çikolatalı kapkekleri
-Can’ın bisküvi kutusunun üstünden gösterip gösterip “Anne ben bundan iste” dediği çikolatalı kurabiyeleri pişirmek için…
Acele ediyorum, pişecekler ve daha fotoğraf çekeceğim güneş elini ayağını çekmeden ama mümkün olmuyor. Kapkekler ve kurabiyeler hazır olduğunda güneş gitmiş oluyor artık…
Flash ile haşir neşir olmam gerekiyor mecburen içime sinmeden hiç…
Daha öncede pişirdiğim kapkeklerin fotoğrafları var neyse ki… Tarifi de burada
Ancak kurabiyeler daha önce de çok defa pişmesine rağmen hiç fotoğraflanmamışlar. Tarifi de eklememişim dolayısıyla..
En iyisi fotoğraf çekme işini de tarifi yazmayı da bir başka sefere bırakmak dedim… Ancak elde olan flashlı çekimlerle de olsa yer alsınlar şimdilik
Kapkekler 1.5 ölçü pişirildi, yarım ölçüsü ev halkı için, 1 ölçüsü güzel insanın doğumgünü için paketlenip hazır edildi… Güzel bir süprizin tadı oldular…
Herkes ne var bunun içinde böyle diye sorarken aslında bir o kadar sade bir tarifti, tuzdu belki lezzetleri bu kadar keskinleştiren ve güzelleştiren..
Kurabiyeler ise Can’ın kreşi için yine… Açmalarla yan yana kutularda yerlerini aldılar ertesi gün için.
Açmaların tarifi Münevver Ablanın sayfasından aynen uygulandı. Arşiv olması için buraya da ekliyorum. Malzemeler bir ölçü için.
Malzemeler:
-2 1/2 - 3 Bardak un ( 240 ml.lik bardak)
-2 yumurta
-1/3 paket yaş maya, ya da 1 tatlı kaşığı instant maya (Tepeleme)
-60 gr yumuşak tereyağ
-1/2 çay bardağı zeytinyağ ( Daha da az olabilir)
-1 çay bardağı ılık süt
-2 çorba kaşığı toz şeker,
-1,5 tatlı kaşığı tuz,
- 1 çorba kaşığı mahlep
-Üzeri için 1 yumurta sarısı ( Biraz sütle inceltilmiş)
İç Malzeme:
alternatif 1:
Haşlanmış yeşil mercimek,
1 tane kuru soğan, 3-4 dal taze soğan
Maydanoz, kekik, tuz, karabiber, pul biber, kimyon
alternatif 2:
Haşlanmış patates
1-2 kuru soğan
Tuz, karabiber, muskat rendesi,pul biber
Yapılışı:
Siz benim gibi yapmayıp mayalı hamurları akşamdan yoğurup buzdolabına kaldırın. Ertesi sabah da içinin hazırlanıp, pişirilmesi kısa sürede olur. Yaş maya kullanılıyorsa, ılık süt ve şekerle birlikte 10 dk. kadar kabarması sağlanır. Instant maya ise elenmiş unun ortasına konur. Kenarlara tuz, şeker, mahlep serpiştirilir. Ilık süt, yumurta, zeytinyağ ilavesiyle yoğurulur. Burada ele yapışıyor diye fazladan un koymayın. Yoğurdukça ele yapışmaz olur. Kıvamı geldiğinde yumuşak yağı ilave edip, yine yoğurulur. Üzeri örtülüp buzdolabına kaldırılır. Mayalanma uzun sürede ve yavaş yavaş olur böylece
Sabah, hamur çıkarılır. Oda ısısına gelmesi için mevsim kışsa sıcak bir yerde ( kalorifer üzeri gibi) bekletilir.
Soğanı ince doğrayıp, çok az su ile pişirin. Daha sonra çok az zeytinyağ ile mercimek ya da patates eklenir, diğer malzemeler karıştırılır. İçler sıcak, hazır bekletilir.
İyice kabaran hamur yine yoğurulur. Küçük parçalar kopartılıp, merdane ile açılır. İç konup istenilen şekil verilir. Münevver Abla mercimeklileri ay şeklinde, patateslileri ise, hamuru rulu yapıp, kendi etrafında döndürerek,uçlarını alta sakladığı şekilde yapmıştı.
Bu arada fırın 180 derecede ısıtılır.
Şekil verilen hamurlar, yağlı kağıt konulmuş tepsiye dizilir. Biraz daha mayalandırılır. Zaten iç sıcak olduğu için kısa surede kabarırlar.
Üzerine sütle inceltilen yımurta sarısı sürülür, haşhaş, susam, çörekotu serpilir.
Üzeri kızarıncaya kadar, 15-20 dk. pişirilir.
İlk sıcaklık geçince, büyükçe bir kap içinde, kağıt havlular arasında, kapağı kapatılarak servise kadar ılık halde bekletilir.
7 Ekim 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
Açma canım istedi gecenin bu saatinde.
Elinize sağlık, ben de deneyeceğim galiba :))
Gerçekten ağız sulandırıcı. Sizden birde pizza tarifi almayı çok isterim.Ben gitmeden annemin yapmasını istiyorum.1 hafta önce yaptğmız çok katı oldu hamuru :( ..
Bu arada fotoğraf makinanızın marka ve modelini benim bloğa yorum olarak bırakırsanız çok memnun olurum.Sony makinamızın üstüne 1 termos çay döküldü ve yenisini almak için araştrma yapıyorum. Kimlerin fotoları kaliteliyse onlara yorum bırakıyorum yavaştan !
Pinar ellerine saglik yaptiklarinin hepsi süper görünüyorlar! Bu arada ne kadar paralel duygular yasamisiz, üstelik Leon Can 1,5 senedir krese gitmesine ragmen yeni kresine baslamasiyla birlikte bir vicdan azabi bir icsel sorgulama durumu var bende...
Harika olmuş elinize sağlık...
Uffff Pinar, bir de o acmalarin tadini da biliyorum, elinden yedim de, nasil canim cekti simdi... Ufff ki ne uffff! Akasya yapraklari da muthis cikmislar. Eline saglik hepsi icin topluca :)
merhaba pınar hanım ben bu açmaları denemek istiyorum fakat ölçü kısmında 21/2-3 bardak un yazıyor ya benim anladığım 240 ml lik bardağım var bu bardaktan 2 yada 3 bardakmı demek oluyor.Teşekkürler
Merhaba Yüksel,
2.5 ya da 3 bardak demek, 1/2 buçuk anlamında.
sevgiler
Yorum Gönder