Budapeşte'nin CITADEL diye geçen benim manzara tepesi adını verdiğim mekanına tek başıma yürüyerek çıkıyorum. Bu yolculuğu reddeden arkadaşlarım ise aşağıda, şehirde alışverişteler... Eşimse kilometrelerce ötede... Bu sefer sadece ben varım... Bu yalnız yolculukta başka yolcularla da karşılaşıyorum.
Nem var, çeşitli ağaçlar otlar var. Ortalarında merdiven... Nefesim son derece açık, pek de zorlanmadan çıkıyorum onca basamağı. Neden zorlanmadığımın açıklaması bir başka yazıda.
Tepedeyim işte...
Budapeşte'nin manzara tepesinde bir fotoğrafçı hazırlanıyor akşam için... Tripodlar kuruluyor. İmreniyorum biraz... Kilometrelerce ötedeki eşim de olsaydı biz de hazırlansaydık Budapeşte'nin gece fotoğraflarını çekebilmek için...
İstediğim manzara fotoğraflarını yine de az biraz çekebilmiş olarak dönüyorum aynı basamaklardan geriye...
Aşağıda canlılık var. Yağmura rağmen ziyaretçiler, sightseeing ya da tekne turu satmaya çalışan gençler...
Kadife kılıflı koltukları ile Budapeşte metrosu...
3 hat var şehrin altında dolaşan...
Yürürken yolda bir an kendimi İstanbul'da hissetmeme sebep olan bir sahne görüyorum. Kendime gelip son anda bir kare alıyorum...
İstanbul'un UKARUS markalı eski tip belediye otobüslerinin memleketine gelmiştik. Doğaldı bu sahne ancak bir fark var otobüs şöförümüz burada bir hanım...
Derken bir başka nostaljik sahne benim için. İlk arabamız, SKODA... Özellikle abi senin için bu kare... Türkiye'de artık hiç göremiyordum. Burada ise her renginden var, üstelik bakımlı, halen kullanımdalar...
Yollarda gezerken bir maskot karşılıyor bizi, boynuna sarılıp, sırt sırta verip fotoğraflar çektiriyoruz, şemsiye tuttuğumuzda oluyor ıslanmasın diye ama yalnız kaldığı vakitler nasibini o da almış yağmurdan...
Artık gün bitip de akşam olmaya yakın yürümeye devam ederken bu sokak müzisyeniyle karşılaşıyoruz... Sadece kısım kısım su dolu bardaklardan oluşan enstrümanıyla, klasik müziğin en güzel eserlerini çalıyor, beni ve daha bir çok kişiyi hayran ve şaşkın bırakarak...
Nehrin kenarında yemeğe oturuyoruz. Derken karşımızda havai fişek gösterileri başlıyor. Şimdiye kadar görüp görebileceğim abartısız en güzel havai fişek gösterisiydi. Bu kadar çok çeşitli, bu kadar uzun süren, gökyüzünü bu kadar kaplayan, gözlerimin içerisinde yansıyan pırıltılar haline dönüşen bir gösteri daha yoktu şimdiye dek...
Bir önceki gün ise yağmur yoktu, Budapeşte gençliği parklarda...
Yürürken bir sokak boyunca karşıdan müzik sesleri gelmeye başlıyor ve bize doğru yürüyen kocaman gülümsemeler...
Mahçup küçük kız, annesinin etekleri dibinde, ayakları çıplak, yüzünde tebessüm...
Hare Krişna...
Keyifle kendimden geçersesine izliyorum onları... Enerjileri bana da geçiyor, ben de müzikle ritimle birlikte dansediyorum sanki...
Budapeşte'den lezzetler kısmında pek fazla fotoğraf yok elimde... Bunun sebebi yine Macaristan mutfağıyla ilk 1-2 gün hasbihal olup sonrasında yine İtalyan mutfağına dönüş yapmamız. Nehir kenarında bu restoranlardan bol bol bulabilirsiniz. İncecik italyan pizzası, Margerita üzerine mantar, soğan ve sarmısak.
Goulash çorbası denenmeli, Macar mutfağının temel lezzeti. Biraz acılı bir çorba, bol sulu ve etli, az biraz da patates eklenmiş. Bizim standartlarımızda yemek olarak geçmesi gerekirken Macar mutfağında çorba olarak geçiyor.
Paprika biberi buranın sembolü sayılabilir. Souvenir dükkanlarında bile satılıyor.
Sos hali, kurusu, magneti, anahtarlığı...
İlk gün akşam yemek sipariş verip gelen yemek karşısında aç kalan gezi arkadaşlarım çareyi peynir tabağı istemekte buldular. Yemeğin kendisini görmeden sadece verilen isimlerle seçim yapmak gerçekten zor, biraz da şans isteyen bir iş, Prag'da ki deneyimimiz daha çok taze... Etrafı beyaz küf kaplı olan peynir(chambert idi sanırım) ve İsli peynir. Bu peynir çeşitlerinden alınmadan dönülmemeli. Fiyatlar diğer ülkelere göre de gayet uygun...
Türkiye'den benzer bir kare var burda da... Gül yaprakları şeklinde ki dondurma... Yıllar önce eşimin memleketine gittiğimizde pastaneye dondurma almak için giren eşim bu dondurma ile çıkagelmişti ben onu beklerken:) Yakında yolumuz yine düşecek, aynı usta halen ordadır ve bu fotoğrafı bir de orada çekebilirim umarım. Algida'nın cornet hediyeli Aşkım kampanyası halt etmiş bu gül dondurmanın yanında. En romantik dondurma, güllü dondurma:)
9 Temmuz 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
Lacivert kirmizi otobusu gorunce memleketim aklima geldi.Dans festivali mi oluyordu Hare Krisna dedigin sey tam olarak ?
Evet aynı otobüs...
Dans festivali değil...
Hinduizm mezheplerinden birinin yüce tanrısı Hare Krisna...
İlk İngiltere'de görmüştüm ben, Haziran ayıydı, önemli bir gündü sanırım bu mezhepte, insan gücüyle hareket ettirilen büyük tahta bir arabada Krisna'nın heykeli vardı, yürürken bu arabayı da hareket ettiriyordu kalabalık yavaşça, çoluk çocuk katılmışlardı...
Budapeste'dekiler biraz gösteri tarzında yapıp sonra para bağışı istiyorlardı.
Hinduizm da dilenmek normal bir durum zaten... Buddha bile dilenirmiş.
Çalışmayıp bütün vakitlerini dinlerine adadıklarından sanırım.
Avrupalılar da çok sevmişler bu yaşamı sanırım. Hipi yaşamın bir başka versiyonu gibi sanki:)
Ay bana fenalik geliyordu gittigim her yerde Krisna'cilarla karsilasmaktan ama ilk defa hanimlari da aralarinda goruyorum Pinar!
Diger yandan Scoda nasil olmaz? O kadar yeni ve guzel ki son modelleri taniyamamissindir :)
http://new.skoda-auto.com/COM/Pages/Home.aspx
Zaten Volkswagen satin aldi onu. Bir modeli var, tavani tamamen cam(fiberglass yani) akvaryumda gibisin icindeyken :) Biz bebekle hastaneden eve donuste boyle bir taksiye binmistik, kucumenin sansina cok keyifli geldik eve :)))
en sevdiğim şehirlerden biri :)12 yaşında gitmiştim bir daha da gidemedim
hintlilerin ayakkabılarına bittim :P
bu arada sabah kalhvaltısında önüme çiğ balık geldiğinde dumur olmuştum macaristanda :D yemek konusunda pek iyi fikirlerim yok haklarında :)
liebe Pınar,
İch hoffe dass du auch deutsch kannst. Die fotos sind so schön,die haben mich in meine Kindheit zurückgenommen.İch glaube deswegen wollte ich auf Deutsch schreiben.
Meine Tocher wird i,n ein paar wochen nach Ungarn fliegen um dort zu studieren.Budapest ist eine sehr schöne Stadt ,bald werde ich es auch besuchen.
Danke ,dass Du die Fotos mit uns geteilt hast . Bis bald.
Budapeste sakli kalmis bir sehir. Sehri tamamen gezmek icin 4 gun yeter kanisindayim rehber esliginde. Bununla beraber estergon ve szentendre ye de gitmeyi ihmal etmemeniz gerekli. Yemekleri zengin turk mutfagi ile karsilastirilinca sizleri biraz hayal kirikligina ugratabilir beni ugrattigi gibi. Diger turk gruplarindan farkli olarak gitmeden once rehberimizi kendimiz ayarladik. Ucret olarak kisi basi 30 euro civarina tam gün mal oldu ancak degmekte. Isteyenler www.budapestetur.com adresinden bizim buldugumuz turk rehberlere ulasabilirler. Bos bos dukkanli sokaklari gezmektense tarihin icine baliklama daldik resmen. Mutlaka yürüyüs ayakkabinizi yaniniza alin. Benim favorilerim N.Y cafe ve Kahramanlar meydani idi. Guzel resimler icin tskler, tekrar girmis gibi oldum.
Yorum Gönder