18 Nisan 2012

sedirim ve ben


Gezi yazılarına bir ara verip normalde bu sayfalarda hiç görmeye alışık olmadığınız bir konuya geçmek istiyorum…
Dekorasyon…

Evimizde geniş bir girişimiz(hall) var. Kapının tam karşısına denk gelen duvarda ise içimi uzun zamandır kemiren bir boşluk…
Uzun bir süre boş bir halde bekledi…
Derken eski tablo oradan kaldırılıp yerine Tepe Home’dan alınan üç tane ortanca tablosu konuldu. 


IMG_4404 


Ancak halen derin bir boşluk vardı, eve girenleri şöyle sıcak bir köşe karşılasın istedim. İçimden geçeni Dekoratörümüze ilettim. O da gerçeğe dönüştürüverdi.

IMG_4418


Ayvalık’dan sedirim geldi. Derken onu peşi sıra English Home’dan ortancalı yastıklar takip etti. 

IMG_4399-001

Yanına ise yine English Home'dan ortancalı vazo, henüz boş:) 


 IMG_4421IMG_4402-001

Bu sedir benim artık kitap okuduğum, sırtımı dayayıp ayaklarımı uzatıp oradan gelen geçen ev ahalisine baktığım bir köşe halini aldı.
İpek ortalarda emekliyor, Can bir odasına bir salona koşturuyor. Projeler, maceralar peşinde… Babamız bilgisayar başında çalışıyor. Ben izliyorum… 
IMG_4387


Nete giriyorum, yine sedirimdeyim… Keyiflendiriyor beni… Karşımda ise önceki sene kendimce oluşturduğum ayakkabılık köşem duruyor.

Mutluyum bu sedirin varlığından, eve girer girmez karşımda beni karşılıyor oluşundan, çantamı nezaketle kabul ediyor olmasından…

Selen bir kez daha teşekkürler, dileğimi gerçeğe dönüştürdüğün için. Sıkı takibin, hedef odaklılığın için:) Evimin girişine böyle bir anlam kazandırdığın için. Bana özel, sadece ben de olan bir parçaya kavuşturduğun için beni…

Daha çok projelerimiz olsun inşallahJ




10 Nisan 2012

9.AY


İpek kızım 3 ay geçti aradan ben 6.ay yazını yazdığımdan beri…
9 ay eder hesapta…

Neler değişmedi ki sen de…
Artık emekliyorsun her şeyden önce…
Ellerinden tutup da seni yürüttüğümüzde çok mutlu oluyorsun J
Durup durup arada kafanı kaldırıp bakıyorsun, biz hala orada mıyız acaba? Kim beni dolaştıran der gibi sankiJ

Parmakların müthiş güçlü…
Ve bu gücün tehlikeli de aynı zamanda…
Seni kucağımda tutarken arkamda duran elektrik prizini tek seferde duvardan sökecek kadar güçlüsün, korkuyoruz, pür dikkatiz…
Her yüksekliğe, tırmanma hevesindesin. Beceriyorsun da. O vakit çok mutlu oluyorsun işte…
Güler yüzlüsün çok hem de…
Sevinçle doluyorsun ve yüz ifaden mimiklerin bunu ona kadar çok açığa vuruyor ki,

Uyku konusunda çok huysuzsun…
Dişlerine yoruyoruz, abinde böyle olmamıştı oysaki.
1,5 ay önce çıkan tek dişin yalnız duruyor,
Tek dişli canavarımızsın bizim halen…

Gezmeyi seviyorsun, abin gibi, anne-baban gibi… Dünyayı tanımak güzel değil mi?
Uyumlusun, dışarıdayken hiç sesin çıkmıyor, uykuların deliksiz, evde hiç öyle olmuyor hâlbuki…

Yemek konusunda süper uyumlusun, hep böyle devam et olur mu?
Biz ne yersek sen de onu yiyorsun neredeyse,
Reddettiğin yemek pek yok, öğlen yediğin çorbayı akşamda yesen, ertesi gün de yesen itirazın yok…
Bu konuda abine ve babana da örnek olsan keşke J

Abini üzüyorsun arada…
Senin o parmaklarından o da alıyor nasibini…
Oyuncağını kaptırsa alamıyor…
Saçını, kulağını kaptırsa canı yanıyor kurtulana kadar…

Öylesin işte, kendine özgü…
Anne baban düz saçlı iken sen dalgalı saçlara sahipsin
Biz beyaz tenli iken sen esmere çalıyorsun…
Ama karışmadın hastanede biliyorumJ
Gözlerimle gördüm seni çünkü,
Doğdun, çirkin bir kızdın işte…
Kara kuru…
Ama her geçen gün güzelleşiyorsun bizim gözümüzde…
İpeksin işte…


1-IMG_3880

6 Nisan 2012

SANTRALİSTANBUL, NAM-I DİĞER BİZİM MEKAN

Geçtiğimiz cumartesi kahke ile başladık kahvaltıya...
Doğru isim kahke miydi tam hatırlayamıyorum Hatay günlerinde görüp aldığımız bu gevrek lezzetin adı...
IMG_0256





Sonrasında ise epeydir uğramadığımız, uğrasak bile çimlerine uzanıp yatamadığımız bizim mekana bıraktık kendimizi...
IMG_0314



Özlemişiz... Dergimizi de aldık oracıkta ki kitapçıdan


  IMG_0295

Ordan doğru eve gelip, çocukları uyutup, aklımın bir köşesini bıraktığım Hatay günlerine aktık annem ile... İpek kozasından tacımı bir önceki ziyarette aldığım mekan... 

IMG_0325

Halaylar karşıladı bizi....

  IMG_3190IMG_3195

Künefenin yapılışına en başından itibaren şahitlik ettik. 
Kadayıfın yapılışını görmüş müydünüz daha önce? Dönen bir sacın üzerine dökülüyor hamur incecik... Hemencecik pişiyor saniyeler içerisinde... Kadayıf hazır...
IMG_3198IMG_3213

Ve kadayıfın peynir, tereyağı, fıstık ve şerbet ile buluştuğu mutlu son... 


IMG_3218

Yiyemediğim ama aklımın bir köşesine not ettiğim Saç Oruğu; İçli köftenin yatay hali sanki... 

IMG_3221

Bir uyarı yapmalıydım sanki, aç olanlar kesinlikle okumamalı bu yazıyı...


IMG_3225 IMG_3227

Hatay biz seni yine bekliyoruz mekana, gel yine olur mu? 

IMG_3233

BEYKOZ KORUSU

Beykoz korusundaydık geçtiğimiz pazar...
Havanın ilkbahardan sonbahara 15 dk içerisinde döndüğü gündü. Arabanın sıcaklık göstergesinin 18den 11e dakikalar içerisinde düştüğü gün...


Ispıt-Hodan-Kaldırık bilmediğim daha 6 ismi olan bitkiden toplanıp bol bol, akşamA pastırmalı yumurtalı yemeğinin yapılıp yendiği güzel bir gündü...
IMG_3570



Güne açık havada bir kahvaltı ile başlamayı hayal etmiştik arkadaşlarımızla, planlar buna göre yapılmıştı. Termosa konmak üzere çay demlenmişti. Paketlenmişti herşey... Derken havanın şekli, rengi değişti, planlar apar topar değişip evde bir kahvaltıya dönüştü. 


IMG_3328


Öğleden sonra havanın renginin yeniden değişip güneşin yüzünü göstermesiyle Beykoz Korusuna yol aldık... Doğa canlanıyordu, çalışmalar başlamıştı...  


IMG_3461


Tinkerbell çizgifilmini seyrettiniz mi hiç? Seyredin mutlaka, defalarca defalarca izlendi bizim evde... Doğanın bu canlanışı çok güzel işlenmiş...

IMG_3460IMG_3394 IMG_3480


Ve günün rengi bir kez daha değişmişti bu kez uzun süre yağmurlarla kalmak üzere... İşte o an koşar adımlarla arabaya koştuğumuz vakitti...


IMG_3580


Akşama ise pastırmalı yumurtalı ıspıt ziyafeti vardı:)

4 Nisan 2012

İLKBAHAR'DA BÜYÜKADA

Hep yaz vakti gitmişizdir adaya, hıncahınç vapurda, ada sıcağında bunalarak yürümüşüzdür tepeye doğru…
Atların bıraktığı kokunun keyif vermeyip kaçırdığı, yüzleri buruşturduğu zamanlardır… Çok kalabalıktır üstelik ada, yürürken sessiz sakinlik yoktur sokaklarında… Tepeye vardığınızda mangal dumanları karşılar sizi. Ama aklımıza da hep yaz vakti gelir ada… Bütün yaz çilesine rağmen çıkınca tepeye seyreyleyince karşıda Bostancı, manzara keyif verir, esen rüzgara kavuşmak serinlik&huzur verir…

IMG_3079
Hiç ilkbaharda gitmeyi düşündünüz mü peki? Adada sadece sakinleri varken…
Sıcak hava bunaltmıyorken, tatlı tatlı rüzgar esiyorken…
Benim aklıma düştü bu fikir ve nihayet gerçek oldu bir önceki haftaJ
İşte ilkbaharın 7 gezisinden biri
Büyükada…

Saatlerin ayarlandığı Pazar günü atladık vapura, kimse de olmaz, rahat rahat gideriz diyerek…
Lakin vapura girdiğimizde gördük ki durum böyle değil. Oturacak yer yine problem ada vapurunda. Vapur yolcularının yarıdan fazlası turist, çoğunluğu Tunus, Fas, Suriye, Arap ülkeleri civarından… Yan yana yolculuk ettiğimiz Tunuslu hanımdan öğreniyorum ki Tunus’da balayı için Türkiye’ye gelmek bir klişe artık. Onların Paris’i olmuşuz bir anlamda.

Adaya vardık, bilindik insan kalabalığı, oysa ben böyle hayal etmemiştim. Doğruca otelimize varıp eşyaları yerleştiriyoruz, Otel odamızın denize ve bir eski köşe nazır oluşu keyfimizi yerine getiriyor ve adayı dolaşmaya çıktığımızda kalabalığın adaya tam kararında bir canlılık kattığını görüyoruz… Esnafın tezgahı canlı, masalar dolu, neşeli masa sohbetleri var iskele etrafındaki restoranlarda. Bisikletçiler, gelen kalabalığa bisiklet yetiştirmeye çalışıyor. Faytona binmek için kuyruk oluşmuş… Her tarafta mimoza demetleri, çiçekli taçlar…
IMG_3003 IMG_3004

IMG_3087


Biz kalabalığın tersi diyarlara ara sokaklara dalarak yapıyoruz ilk yürüyüşümüzü… Evlerin bahçelerinin güzelliği, eskilik, yenilenme manzaraları var hep.
Adada yaşama isteği kıpırtıları başlıyor içimizde…
İlk yürüyüş sonrası kahve mekanına atıyoruz kendimizi, yorgun ayakları dinlendirmek için. Ada’nın vapur iskelesini, gelen ve giden vapurları, yolcuları seyre salıyoruz terasından, Can ve İpek burada uyuyorlar. O kadar sakin ve ferah bir mekan olarak kalmış ki burası, iskeleye ve manzaraya bu kadar yakınken üstelik, buna şaşırıp seviniyoruz… Martıların özel hayatına giriyoruz burada, kavgalarına, şaşkın bakışlarına şahit oluyoruz…

IMG_3036IMG_3021


Akşam olmaya başlıyor, gelen kalabalık terkeyliyor adayı, vapurlar artık boş geliyor, dolu gidiyor…
Biz seyrediyoruz bu manzarayı terastan sessiz sakin huzurlu kahvelerimizi yudumlarken…
IMG_3039
Çocuklar uyuyor…
Biz bu akşam adada kalıyoruz hissi ne güzel…

Çocuklar uyanınca ikinci yolculuk başlıyor…
Ada artık sakin, tepeden iskeleye yol alan faytonlar var. Adanın ziyaretçileri geri dönüşün çabasında. Oysaki biz o güzelim ada evlerini seyrederek ve hayal ederek yol alıyoruz tepeye doğru…
Evleri, köşkleri seyretmek bir keyif bir heyecan, hayal etmek neler yaşandı neler oldu, sahipleri neredeler şimdi, neden artık satışta bu eski köşk…
Bir bulut oluveriyor, bazen oluverdiği gibi, hüzün, huzur, mutluluk hepsi bir bulutun içerisinde…

IMG_3131IMG_3082


Can ile eski-yeni bulmaca oyunu oynuyoruz, bir tarafta eski bir tarafta yenilenmiş restore edilmiş evler var sürekli sağımızda solumuzda çünkü…

Hava kararıyor artık, biz nereye varacağımızı, gitmek istediğimizi bilmeden, bir amaç olmadan yürüyoruz sadece. Derken boş bir fayton duruveriyor yanımızda. Teklifini kabul edip biniveriyoruz. İyi ki öyle yapmışız… Çocuklarla ilk kez fayton zevkini yaşayıp önümüzdeki uzun yokuşlu yolu kolayca alıp yeni bir yol açtık önümüze böylece…
Faytonla tepedeki meydana varıp oradaki sergileri biraz gezip kestirmeden doğru adaya inen orman yolunda yürümeye devam ediyoruz. Havada tatlı hafif bir esinti var. Yol artık yokuş aşağı, işimiz kolay, karşımızda Bostancı ışıkları, hava tam bir bahar havası…

Akşam fotoğrafları çekiliyor… IMG_3052 IMG_3046 Ada sahiline kadar yürüyüp otele varıyoruz artık…
Hepimiz tatlı bir uykuya dalıyoruz, ne güzel bedenen yorgun düşüp uyumak, özlemişim…

Ertesi gün kahvaltı sonrası bisikletçinin yolunu tutuyoruz.
Yıllar sonra yeniden bisiklete binmek…
İpek var bu kez sırtımda, temkinliyim. Hız yok, sakin düzlüklerdeyim hep…
Eşim ise Can’ı alıyor arkadaki çocuk selesine…
Ve halimize bakıp keyifleniyoruz.
Vay be iki çocuğa rağmen bisiklete de biniyoruz…
Pek çakır keyif hallerdeyizJ
IMG_3062

Adayı bu kez bisiklet ile geziyoruz…
Günlerden Pazartesi…
Ada daha bir sakin önceki güne göre…

İki günün sonunda Ada’da yaşama isteği artık bütün benliğimizi kaplamış oluyor…
Araba yok, hava kirliliği yok, doğa, yeşillik, deniz yanı başımızda masmavi, İstanbul ise hemen oracıkta…

Sakinlik…


İstemeye istemeye ayrılıyoruz Ada’dan…
Tekrar geleceğimizi fısıldayıp kulağına…