30 Haziran 2011

9 AY + 11. GÜN: BEAUTIFUL DAY

Dün aşağıdaki yazıyı yazmıştım, ancak bloggerdaki bir hatadan dolayı bir türlü yayınlayamadım. Yazılmış madem yayınlayayım istedim. Günün ilerleyen saatlerinde de bir başka yazı ekleyeceğim :))))

Dün ki yazı:
İpek Kızın 9 ay 10 günü tamamladığı gün bugün...
Aylar aylar önce hamile olduğumu ilk öğrenip de takvime sarıldığımda karşıma çıkan, mim koyulan tarih...
Etrafımda ki erken doğumlara, Can'ın 5 gün erken doğuşuna ve 2.bebeklerin daha erken gelir, kız bebek daha erken doğar söylemlerine yıktı geçti İpek Kız...
Beklemeyi seçti bir süre daha...
Yeter ki kendisinin seçtiği süre ile doktorumuzun ona tanıdığı sürenin sınırları çakışmasın. İpek kızın kendi süresi doktorumuzun tanıdığı sürenin altında olsun...
001bap
Abisinin doğumu gibi güzel bir doğum olsun diye diledim hep...
Bir haftaya kalmadan gerçek olsun bu dilek hayırlısıyla...

Yaz mevsimi güzel...
Hayat güzel...
Günler güzel...

Hoparlörden bol tekrar dinlediğim şarkının enerjisiyle yola devam...

U2- Beautiful Day...

............

It's a beautiful day
Sky falls, you feel like
It's a beautiful day
Don't let it get away

.................
You love this town
Even if that doesn't ring true
You've been all over
And it's been all over you

It's a beautiful day
Don't let it get away
It's a beautiful day

Touch me
Take me to that other place
Teach me
I know I'm not a hopeless case

See the world in green and blue
See China right in front of you
See the canyons broken by cloud
See the tuna fleets clearing the sea out
See the Bedouin fires at night
See the oil fields at first light
And see the bird with a leaf in her mouth
After the flood all the colors came out

It was a beautiful day
Don't let it get away
Beautiful day


27 Haziran 2011

GERİYE SAYIM 3 GÜN- DENİZ SEZONUNU AÇTIK...

Günübirlik de olsa deniz sezonunu açmış olduk geçtiğimiz Cumartesi geriye sayım 5. günde...
İpek madem henüz teşrif etmedi deyip Kilyos sahillerinin yolunu tuttuk...
Hepimize çok iyi geldi bu gezi...
Denizin hem ruha hem bedene verdiği şifa ile...
DSC05472DSC05514

Can ile babası kocaman bir kale yaptılar sahilde...
En sevdiği uğraşlardan biri toprakla kumla oynamak...

Ameliyattan geriye mızmızlanmalarımız ve biraz da hastalık psikolojisi kaldı sanırım. Boğaz+kulak ağrıları 10.gün itibariyle sona erdi ancak şimdilerde de diş ağrısından bahseder oldu bir iki gündür :( Bu durum devam ederse dişçiye görünmemiz şart.

Bu psikolojiyi atmaya çalışıyoruz şimdi de. Düşüp de dizi sıyrılsa en az bir yarım saat ağlar oldu. Eskiden böyle değildi durum, düşse bile devam ederdi kaldığı yerden, uzun ağlamalar yoktu...
Bu durumun da tez vakitte düzelmesi dileğim. İpek doğmadan önce bu yönde bir şifaya da ihtiyacımız var.

DSC05518

DSC05491

İpek ile biz de deniz kenarında şemsiye altında manzaranın ve dalgaların sesini dinlemenin keyfini çıkardık... Bu hafta sadece denize şöyle bir girip çıktık, suyun tadına baktık...
DSC05486

İpek Kızı artık bu haftadan itibaren ikna çalışmalarına başlamamız gerekiyor, eğer gelmeyip biraz daha keyif yapmak ister ise...

Yüzmenin doğumu çabuklaştırdığı söylenir. Eşimin teyzesi ilk hamileliğinde denizden çıkıpta doğuma gittiğini anlatır.

İpek kızın elbet geleceği bir vakti saati vardır ancak o vakit bu haftaiçi olmaz ise, her haftasonu bol bol yüzerek geçecek benim için demektir:)

Geriye Sayım 4 Gün ise Polonezköy taraflarında doğayla içiçe geçti. 2.Köprüden çıkar çıkmaz saptığımız Çavuşbaşı-Polonezköy yolu boyunca İstanbul'dan çok uzaklara gittik sanki. Ormanın şifasına kavuştuk yol boyunca ve kahvaltı süresince . Havanın yağışlı oluşu ve serinliği ile birlikte, Karadeniz'den diyarlara ışınlanmıştık sanki bir anda köprü sonrası...
IMG_5527

Kahvaltıyı derenin manzarasında açık havadaki ahşap balkonlarda yaptık, ağaçlar altında.
IMG_5484

Doğanın içindeydik gerçekten, sağımızda solumuzda onlarcasını gördüğümüz bu tırtıllar ile mutlu olduk. Gerçekti, doğaldı... Hepsi bir süre sonra şahane birer kelebek olacaklardı...
IMG_5609

Polonezköy'den yola çıkıp Pendik taraflarına gidelim dediğimizde ise yol üzerinde solumuzda beliren göl bizi kendine çekecekti. Zaman zaman yağmurlu, zaman zaman ise güneşten gökyüzüne bakamadığımız vakitler vardı. Ama rüzgar her daim vardı ve bu uçurtma demekti bizim için... Tam vaktiydi, bir başka şifa kaynağı oldu bize...
IMG_5658IMG_5652

22 Haziran 2011

GERİYE SAYIM SON HAFTA

Can geçtiğimiz cumartesi yani 4 gün önce Bademcik+Geniz eti ameliyatını oldu... Olma sebebi bademciklerinin haddinden büyük olması solunum yollarında kışın özellikle geniz eti ile birlikte tıkanma oluşturması idi. İri bademcik sahibi olunduğunda aynı zamanda geniz eti de benzer büyüklükte oluyormuş. Operasyon sonrası alınan bademcik ve geniz etlerini gördüğümüzde böyle olduğuna şahit olmuş olduk gerçekten de...
Yoksa bize hiç problem çıkarmadı bademcikleri şimdiye dek. Bilakis onu korudular belki, arkadaşları bademcik enfeksiyonu geçirirken o geçirmedi çoğu zaman. Ancak genizden konuşması ve gece horlamaları yüzünden rahat uyuyaması, beslenme zorluğu da olumsuz tarafları idi. Yazın değil ama kışın bizi zorlayan tıkaçlar oldular hayatımızda...

En basit operasyonlardan biri sanırım bademcik+geniz eti alınması, Can'ın odasından ayrılması ve uyanmış halde dönmesi yarım saat sürdü. Ama iyileşme süreci ve sonrasında yarattığı ağrılar, yeme&içme güçlüğünü göz önüne aldığınızda da en zor geçirilen operasyonlardan biri olduğunu gördük yaşadık... Operasyon kararı öncesinde çevremdekilerle paylaşıp deneyimlerini öğrendiğimde olumsuz cevapla pek karşılaşmadım. Herkes operasyon sonrası bol bol dondurma yeme imkanına kavuştuğundan bahsediyordu. Bu hoşa giden birşeydi.
Eşim de bu gruptandı. Arada bir fark vardı eşim ve sorduğum kişiler bu operasyonu 7-8 yaş üzerinde olmuşlardı. Can ise yaklaşık 4 yaşındaydı ve dondurma ile de arası iyi olan bir çocuk değildi...

Ameliyat sonrası zordu, hem de çok zor. Bugün 5. günümüz. Bu kadar ağrılı ve zor bir süreçten geçeceğimizi bilsek böylesine rahat gidemezdik hastaneye ameliyat öncesi.

Can'a ameliyat öncesi bu durumu uygun bir dille anlatmam gerekiyordu. Bir AVM deki oyuncakçının kitap reyonlarında dolaşırken şu kitaba rastladım.
Erken_ocukluk_Kitapl_Hastanede_en_ucuz____hastanede_739

3-6 Yaş arası çocuklara uygun, anlayabilecekleri bir dile sahip olan bu kitabı alıp defalarca okuduk. Kitap, Tubitak Yayınlarından. Bir çeviri olan kitapta kahramanımız Murat kulak ağrısı çekiyor, doktora gidiyor, ameliyat durumu oluşuyor, ameliyatını oluyor, ağrısız bir şekilde evine dönüyor. Kitap hastanede nasıl bir ortam olduğundan, bir ameliyattan önce ve sonra neler yaşandığından bahsediyor. Çocukların uzun uzun bakabileceği, bir şeyler öğrenebileceği ve üzerinde konuşabileceği ayrıntılara, resimlere sahip bir kitap. Sayfalar arasına gizlenmiş sarı ördekçiği bulma oyununu Can çok sevdi.
Bu sebepten Can'da ameliyat öncesi en ufak bir olumsuzluk yoktu. Biraz hava koklayacaktı, uykuya dalacaktı o kadar. Sonrasını ne o ne de ben böyle düşünemezdik...

Ameliyat sonrası ağrıyla geçecekti. İlk yudum suyunu ancak ertesi günün akşamı içecekti, ardından ise bir kinder süt dilimi yiyecekti sadece. O bitkin sesiyle yatağından kalkıp anne bak ben artık iyileştim yiyebiliyorum içebiliyorum dediği an bir mucizeydi sanki.
"Bana kinder süt dilimi verebilirsin artık".
İlk istediği şey bu olmuştu. Doktor yesin yeter ki soğuk olsun yediği şeyler dediği için soluğu buzdolabında almıştım bile. Oysa ki bu sevincim kısa sürecekti, bu isteğin devamı gelmeyecekti takip eden zamanlarda. Geçici bir iyileşme hissi haliydi sanırım. Her gün yiyebildiği şeyleri not eder hale gelmiştim.
Bademcik operasyonu sonrası yaraların kapanması ve sonra kaplayan kabuğun düşmesi ile geçen iki ayrı süreç var. İkinci sürecin başı da aynı derecede ağrılı geçiyormuş. Yani her gün azalan bir eğilim seyretmiyor ağrı düzeyi. Kişinin yaşına ve iyileşme sürecine göre belli günlerde yeniden ikinci bir pik yapıyor ağrı.

Hiç sevmediğim halde buzdolabını çeşitli danone ürünleri ile, janjanlı ambalaja sahip ürünlerle(çilekli süt...) dolduracaktım. Can'ın marketten ara ara istediği ama kinder süt dilimi haricinde alınmayan ürünlerle.
Sadece bir kinder süt dilimi hakkımız vardı öncesinde. Gerçekten katkısız olduğuna inandığım bir ürün olmasından sebepti. Ama onu bile bir daha eve sokmak istemiyorum şu an itibariyle... Normal yeme düzenine yeterki geçelim.
Bütün bu istediği sevdiği şeylerden, onca janjana rağmen çok az yiyebildi 4 gün boyunca. Yedikleriyle ancak bir kuşun karnı doyabilirdi. Her su içişinden sonra ağladı. 1. ve 3 gece ağrılarla geçti. 2. ve 4. gece ise iyiydi, bu sabah ise kulak ağrısı ile uyandı. Hemen şurubuna sarıldık. İlk 4 gün boyunca su içmedikçe iyice kuruyan boğazı sonraki denemelerinde daha ağrılı cevap verdi. Ağrı kesici şurubu içmedi, o kadar çok ağladı ki şurubu içmeden önce ya da sonrasında bir daha cesaret edemiyorduk biz de, çünkü ağlaması da iyi değildi boğazı için. Şurup biraz asitli bir yapıya sahipti ve yutarken ağrıyı beraberinde getiriyordu ve tadı da çok kötüydü. Şurubu 4. gün değiştirmeye karar verdim. Evdeki diğer parasametol ve ibufen içeren şurupların tadına baktım ve en beğendiğim tada sahip olanı vermeye başladık. Sonuç olumluydu. Doktorun verdiği şurup ile hemen hemen aynı mg parasetomol değerini içeriyordu. Artık Can çok az bir sızlanma ile içiyordu şurubunu ve böyle olduğu için de şuruptan yarım saat sonraki süreçte beslenebiliyordu.
Ağrıların yoğun olduğu dönemlerde şurup yerine iğne şeklinde ağrı kesiciler tercih edilebilir diye düşünüyorum şimdi. Çünkü çocuğun daha çabuk toparlaması için yemesi içmesi gerekiyor. Özellikle yazın susuz kalmaması çok önemli. Şurupların ise içerdikleri ağrı kesici miktarları çok çok sınırlı. Ve en temel öğeyi suyu dahi içemeyen bir çocuk için acı bir şurubu içmek işkence gibi. Sonrasında o acı tadı gidermek için suyu dahi içemiyorken peşinden.
Her çocuk bu kadar ağrı çekmiyor olabilir. Ama ağrıdan su dahi içemiyor durumdaysa doktoru ile de görüşerek iğne düşünülebilir diyorum şimdiki deneyimimle. Biz bu süreci pes edip ağrı kesici kullanmayarak geçirmiş olduk.

Bugünden sonra herşey daha iyiye gidecek diye umuyorum. Öğlen ağrı kesici şurup sonrası bir kase çorba içebildi. Şimdiye kadar ki denemelerim ya tamamen olumsuzlukla sonuçlanmıştı ya da 4 tatlı kaşığı ile sınırlı kalmıştı.

Şu an itibariyle tek isteğim bebek doğmadan oğlumun eski sağlığına kavuştuğunu görmek. Kaybettiği kiloyu almasını, sesinin yine eskisi gibi güçlü çıktığını duymak istiyorum. Şu anki halsiz sessiz konuşmalarını her duyuşumda gözlerim doluyor, bazen kendimi tutamıyorum da. Ameliyat sonrası ilk iki gün ise daha yoğundu bu durum. O yiyemediği için ben de yiyemedim, su dahi içmek istemedim. O ağlarken ağrı duyarken sakinleşsin kendini iyi hissetsin diye kucağımda gezdirdim durdum. İpek kız bütün bunlara katlandı:( Böylesi İpek bebeğe haksızlık idi ama anne yüreğimle buna da engel olamıyordum. Şimdi yavaş yavaş eski düzenimize kavuştuk neyse ki.

İpek Bebeğe gelince;
2 gün önceki kontrolümüzde, suyumuz normal, nst sonuçlarımız normal idi. Henüz 3 kgyu ancak yakalamış olan İpek Kız bir süre daha rahat yerinde kalacak sanırım. Acelemiz yok bizim de, 1 hafta var 40 haftayı tamamlamamıza daha.

Gelmek için abisinin iyileşmesini ve kendisini mutlulukla huzurla sağlıkla karşılayacağımız günleri bekliyor olsun...

16 Haziran 2011

GERİYE SAYIM 2 HAFTA -İPEK'E HOŞGELESİN PARTİSİ

IMG_5037

4 yıl kadar önceydi, Can doğmadan bir parti yapalım demiştik blog dostları ile, öncüsü Hünerli Müge'm idi...
O vakit ne böyle partilerden haberim vardı öncesinde, ne de hayal edebilirdim verdiği olağanüstü mutluluğu... Bir anneye verilebilecek en güzel moraldi doğum öncesi...

Bu kadar güzel ve özel olacağını düşünmemiştim partinin o vakit. Selen'im davetiyesini hazırlamıştı. Ayşem pastasını kurabiyelerini getirmişti en güzelinden.... Münevver Ablamız o nefis kurabiyeleri yapmıştı, tadını unutamadığım... Ve baton saleleri vardı... YaseminSencer'ini de karnında taşıyıp getirmişti. Berceste Türkiye'de iken ne güzel denk düşmüştü de gelebilmişti buluşmaya.

Ve 4 yıl aradan sonra yine aynı ekip bu kez büyümüş de abi olmaya hazırlanan Can'ın kızkardeşine hoşgelesin demek için toplanacaktık.

Bu mutluluğu bu enerjiyi İpek doğmadan getirip bıraktılar kucağıma bu kezde...
İpek kim peki?
Hani şu geriye sayım 2 haftanın baş aktristi, Can'ın kardeş adayı kızımız var ya o işte...

Can'da iken ev süslemece filan yoktu o vakitler, neyse evdeki masa örtüsü, peçete tabak çanak onlarla bir masa kurmuştum o vakit. Ama şimdi gelin görün ki bizden önce iki bebek partisi daha olmuş, durum şartlar değişmiş, güzelinden bir masa kurmak, süs püs olayına biraz da kız bebeğin etkisinden girmek şart olmuştu.
Böyle olunca aylar öncesinden bende bir düşünce hali başlamış, elimizden geldiğince, vakit elverdiğince birşeyler yapılmış dostlarla başına oturabilecek bir soframız dostların da yardımıyla oluverdi nihayetinde.
5828554110_949f6fb413_z


IMGP2338

Peçete halkamız ailecek ortaya çıkardığımız bir ürün.
Fikir Yasemin'in Sencer'in doğumgününde o güne özel olarak yapmış olduğu peçete halkalarından çıktı... Ben de neden o güne özel peçete halkası yapmıyorum dedim, çok kolay çok pratik oldu. Yeter ki slikon tabancasını kullanmayı bilin ya da kullanmayı bilen bir kocanız ya da yakınınız olsun:)

Davetiyemiz ve günün hatırası olacak zarf içinde not defterlerimiz TEGV den... Biz sadece kurdelemizi bağladık sonrasında... Eğitime ufak bir destek sağlamış olduk.

IMGP2347

Masamız sade pembeden olmasın, yaz bebeği İpek'in sofrasında sarılar da olsun istedim. Çiçeğimiz, peçetemiz, çay tabaklarımız bu isteğin havasına uydu.
IMGP2327IMG_4949

Sıra dostların katkılarına geldi...
Önce Münevver Ablamın o şahane şerbetiyle başlamak istiyorum. Şu an bu yazıyı yazarken ara verip mutfağa gidip kendime bir limonata yapışıma sebeptir... Mürver şerbetinin yerini tutamaz ama nefis körlensin hesabı... Mürver çiçeği ve limonun nefis uyumu, serinletici, ferahlatıcı.
Bir karaf şerbeti tek başıma içebilirim rahatlıkla :)
IMGP2339IMG_5048

Ben buzlu limonatayı bitirmişken sırayı tuzlularımıza verelim.

Münevver Ablamızın tek yaptığı lezzet şerbet değildi, kabaklı muffinler lezzetin devamını getirdi...
IMG_4950IMG_4951

Fadime yine güzelim sarmalarından getirmişti. Öyle ki bu tabaktan geriye kalan son iki sarma dahi babamıza bırakılmayıp bendenize yem oldu.
IMG_5016

Selen Otlu Havuçlu Kek yapmıştı. Yıllar önce yine onun elinden yediğim otlu çörekler benim dereotuyla aramın yıllar yıllar sonra biranda düzelmesine sebep olmuş idi. O vakte kadar dereotlu bir ürünü yemeyen ben artık buzlukta kek çörek yapmak için dereotu bulundurur olmuştum.

IMGP2310

Sofra da tatlılar yoğunlukta olunca ben de tuzlular köşesinde yeralmak istedim.
Yıllar önce bir kez yapıp memnun kalmama rağmen bir daha yapmadığımı o yazıma gelen yorum sayesinde farkettiğim, Sıcak patates pizzası sofrada yer aldı. Tarif burada
IMG_4952

Tatlılar köşesinde birbirinden leziz iki kurabiye vardı.
Tahinli Kurabiye özel istek üzerine Fadime'nin ellerinden çıktı.
IMG_4965

Neslihan Şeftalili Kurabiye yapmıştı. Tereyağı mis kokusu üzerindeydi... Kurabiyeler çocukların da favorisi oldu.
IMG_4988

Elmalı Keki çok sevdiğimi bilen Berceste bu güzelim kek ile katıldı. En büyük boy kek kalıbı ile yapmış olsa da kekten geriye bugün itibariyle lokma kalmamıştır. Üzerine dilimlenmiş bol elma ile bu keki ailecek çok sevdik biz. Benim şimdiye kadar yaptığım elmalı keklerin aksine görünüm olarak da çok güzel bir kek.
IMG_5018

Ve Pastamız...
Ne diyebilirim ki...
Diyecek sözüm yok...
Sarı ve pembeden bahsetmiştim Yasemin'e...
İnsanın kendini pastanın üzerinde modellenmiş olarak görmesinin ne kadar güzel bir duygu olduğundan kimbilir...
O bütün bunları hiç unutmamış olduğunu gösterdi pastayla...
Beni çok ama çok mutlu etti. Can yanıbaşımda idi. Sadece modellemesiyle değil kekin içeriği ile de bize özel bir pastaydı. Vanilyalı kek, limonlu krema ve çilekleriyle...

IMG_4958IMGP2360

Sadece yaptığı bu pasta ile kalmadı çektiği fotoğraflarla imdadıma yetişti. Evsahibi olmaktan mıdır herşeyin son dakika yetişmiş olmasından mı, fotoğraf işi bende en sona kalınca istediğim kareleri çekemedim ama bu eksiği kapatan dostlarım vardı ne güzel... Birbirinden güzel fotoğraflarla bu güzel gün karelere de taşındı.

İyi ki varsınız...
Nice sofralarımız bahanelerimiz olsun buluşmak görüşmek için...
Bir ömür boyu sürsün...
IMGP2341


IMG_4954


Not: Can'ın hoşgelesin partisinin yazısı burada

13 Haziran 2011

CAN'IN YILSONU GÖSTERİSİ

Yaşla beraber o kadar azalıyor ki heyecanlar, kalp pıtpıtları...
Sebebi türlü türlü... Hayatı güzel kılansa o pıtpıtlar oysa ki, ve bu yüzden o kadar kıymetliler ki... Çok sık çıkmıyor karşımıza... Oysa ki çocukken her an yanıbaşımızdalardı...

Can'ımın ilk yılsonu gösterisi bu azalmış heyecanı doruğa çıkardı bir anda...
Gösteri boyunca yüzümde kocaman bir gülümseme ama gerçekten en kocamanından...
Heyecandan yerinde oturamama... Ağızdan çıkan şaşkınlık mutluluk telaş sözleri... :)



IMG_4920

5-6 dakikalık bir dans gösterisi boyunca oldu bunların hepsi...
Gösterinin geri kalanı da benzer heyecanla geçti, çocuklar bizim çocuklar olmasa da, aynı ortak emeğin yolcuları olmaktan sebep...
Gösteri mekanına giderken heyecan&mutluluk...
Beklerken...
İzlerken...
Dönerken halen süren...
IMG_4895

Ne izleyeceğimizi bilemeden oturuyorduk, bir dans gösterisi olduğunu öğrenebilmiştik sadece, Can zaten bunun ipuçlarını veriyordu.
Ve işte karşımızdalardı... Can'ım pistin ortasında, güzel dans eşiyle...

IMG_4685

Ne büyük mutluluktu o an... Hiç bitmesin istenecek türden...
IMG_4687

Onun artan gülümseyişi ile olmayan dünyalar da artık benimdi...
IMG_4695

Gösteri sonunda selamlayışları bile ayrı güzeldi benim için...
IMG_4704


Ne güzeldi, oğlumun anane-babane ve dedeleri de oradaydı... Gösteri boyunca ara sıra gözümü onlara çevirdiğimde aynı mutluluk ve heyecanı gördüm onlarda da...
Hepimiz çocuklar gibi şendik...
Bizi de kattılar kendi aralarına biz de birer çocuk oluverdik.
Sahnedeki çocuklardan tek farkımız gözlerimizde belli belirsiz bir nemi de beraberimizde taşıyorduk...
Çocukken sevinçten de ağlanabileceğini öğrendiğimde çok ama çok tuhaf gelmişti bana...
Anlamak için anne olmam gerekiyormuş...

IMG_4910

12 Haziran 2011

GERİYE SAYIM 3 HAFTA- ARTIK EVDEYİZ...

Geriye sayım 3haftadan da daha az aslında.
Artık ofis hayatından ev hayatına geçmiş durumdayım.
Can da evde benimle, o da kreş hayatından ev hayatına geçti...
Soruyorum benimle evde mi kalmak istersin, yoksa kreşe mi gitmek istersin diye, cevabı seninle evde kalmak isterim oluyor.
Oysa ki canım oğlum kreşine giderken de hiç sorun çıkarmıyordu, gönlünden geçen benimle evde kalmak olsa da... O kreşin yolunu tuttuğunda evden annesi çoktan gitmiş oluyordu çünkü. Evde kalınacak bir anne olmayınca en iyi 2.yolu kreşi tercih ediyordu demek ki...

Bu son 3 hafta çok kıymetli bir 3 hafta bu sebepten. Ana-oğul başbaşa vakit geçirmeye başladık 3 yıl aradan sonra...

Doktor kontrolümüze gitmeden önceki 3-4 gün sahte doğum sancılarını sık hisseder olunca acaba 3haftadan da az mı var diye şüphe eder olmuştum. Ancak doktor kontrolünde bu endişem giderilmiş oldu. Daha vakit var gözüküyor. Erken gelir mi acaba derken belki de vakit geçecek de öyle gelecek İpek Hanım...

İpek Hanım'ın hoşgelesin partisini de yaptık... Dün gelen Blog dostlarımız ile... İyi ki varsınız...
Bu partinin notları da Geriye Sayım 2 Hafta yazısının konusu olsun fotoğraflarıyla...

Aslında bu yazının fotoğraflı olayı Can'ın kreşinin yılsonu gösterisi olacaktı. Ancak baktım ki ben fotoğrafları düzenleyip yayınlayana kadar son 3 hafta son 3 hafta olmaktan çıkacak, yazıyı bu haliyle yayınlayıp fotoğraflarını ve o akşamın duygularını ayrı bir yazıda yayınlamaya karar verdim...

Evde olmayı özlemişim ben de...

4 Haziran 2011

GERİYE SAYIM 4.HAFTA- KITALAR ÖTESİ BİR ETKİNLİK ve KİTAPLAR

Yaklaşık 1 ay kadar önce şu etkinliğe katıldım,

postcard_swap_450px1
Hiç haberimiz olmayacaktı...
Ela'nın annesi, senin sayende haberimiz oldu etkinlikten, çok ama çok teşekkürler

Kartpostal almak ve göndermekle ilgili özlemimi şurada anlatmış ve geçtiğimiz yeniyıl öncesi bir nebze gidermiştim...
Etkinliğin özeti, küçük çocuklu ailelere özel, uluslararası kartpostal gönderimi olması. Size çıkan 5 aileye çocuğunuz ile birlikte kart hazırlayıp gönderip, kime çıktığınızı bilmeden de 5 aileden kart bekliyorsunuz...
Bize çıkan ailelerin bilgilerini almamızla iyi ki katılmışız bu etkinliğe dedim daha bize gönderilecek kartlarımızı almadan...
Etkinliği düzenleyen annenin de adresiyle birlikte bize çıkan adreslerin hepsi farklı farklı ülkelerden ve kıtalardandı hatta... Amerika, Kanada, İngiltere, Fransa, Hindistan ve Avustralya...
Kartları alma işi bir akşama sıkışınca yolumuz ve ümidimiz mahalle aralarındaki kırtasiyecilere düştü, Can ile müzeye gider gibi mahalle aralarındaki kırtasiyecileri dolaştık kart bulmak için...
IMG_1215
Oyuncakçıya girmiş kadar keyifli ilgiliydi Can, artık yaşı okul çağına geliyor neredeyse, 1 yıl sonrası onun için anaokulu başlangıcı olacak...
Kartlarımızı seçtik, yazdık ve cumartesi açık olduğunu öğrendiğim postaneden gönderdik onları...
IMG_1225IMG_1216
Daha bir haftayı tamamlamadan 6. günde Amerikaya gönderdiğimiz kartın yerine ulaştığını da öğrenmiş oldum Sevgili Levi'nin annesinin bloğuma bıraktığı mesaj ile... Oysa yılbaşı vakti Ankara'ya arkadaşıma gönderdiğim kart tam 3 hafta sonra ulaşmıştı! Şaşırtıyorsun beni Türkiye Postası...

Geçtiğimiz Perşembe biz de ilk kartımızı aldık Hollanda'dan... Can'ın posta kutusundan kartı alması benim için büyük mutluluktu... İlerde büyüdüğünde kartlar mektuplar hayatında ne kadar yer eder bilmiyorum ama ucundan da olsa yaşasın görsün bilsin bu kartpostal işini...

Diğer kartlarımızı heyecanla bekliyoruz... Gelen kartlara yeniden kart yazıp göndermek ise işin bir başka heyecanı mutluluğu...

Kitaplara gelir isek... Kitaplığımda çocuk yetiştirme kitapları üzerine ufak bir birikim oluştu sayılır. Artık 2.çocukta ne kitabı demeyip dayanamayıp aldım yine birkaç kitap sanki ilk hamileliğim, ilk çocuğum gibi yeni baştan okuyup hatırlamakta sakınca yok deyip, okumayı sevmenin bahanesiyle...
IMG_4197

Can'ın kreşinden ödünç alarak okuduğum 4 kitapda çerez gibi tatlılıkla okundu diğer kitapların arasında...
Bu son 4 hafta kitap okumak için de değerlendirilmesi gereken bir dört hafta benim için...
Elim hep şimdiye kadar okuyamadığım dünya klasiklerine gidiyor... Balsac ve Dostoyevski var daha sırada. Yetişir mi 4 haftaya acaba...

IMG_4199